20 Nisan 2011 Çarşamba

Yunan Mitolojisinde Kişiler

Yunan Mitolojisinde Kişiler 

AdonisAdonis, Yunan mitolojisine göre, Afrodit'in aşık olduğu ölümlü bir erkektir.
Suriye kralının kızı Myrrha, Afrodit'e yeterli derecede tapınmadığı için Afrodit tarafından cezalandırılır ve kıza asla baş edemeyeceği bir baba arzusu verir. Dadısının yardımıyla babası ile 7 gün 7 gece beraber olur (bazı kaynaklarda 40 gün 40 gece olarak geçer). Babası son gece birlikte olduğu kişinin kızı olduğunun farkına varır ve onu öldürmek ister. Tanrılar kıza acıyarak onu mersin ağacına dönüştürler. Ağacın gövdesinden 9 ay sonra ölümlülerin en güzeli olan Adonis dünyaya gelir.
Afrodit görür görmez ona aşık olur ve onu saklaması için Persephone'ye verir. Persephone de delikanlıya vurulmuştur ve onu geri vermek istemez. İki tanrıça arasında kavga çıkar. Zeus araya karışır ve Adonis’in 6 ay Afrodit’in, 6 ay Persephone’nin yanında kalmasına karar verir. Adonis yeraltına girdiğinde yaz biter, kış başlar, yeryüzüne çıktığında toprakların bereketi tekrar gelir ve ilkbahar olur. Adonis avlanırken bir yaban domuzunun saldırısına uğrayarak ölür. Sonra ölümünden kendine pay çıkartan Afrodit, gider Zeus'tan onu geri vermesini ister.




Adonis'in Ölümü.



AenisAenis Yunan Mitolojisine Artemis ve Ankises çiftinin oğludur.
Truva savunmasında bulunmuş, fakat Truva düşünce ailesi ile birlikte kaçmışlardır. Akdenize açıldıktan sonra, İtalya kıyılarına ikamet etmişler ve efsaneye göre Roma'nın kuruluşunda etkileri vardır.




Agememnon
Agamemnon, Yunan mitolojisinde Miken Kralı, Sparta Kralı Menelaos’un büyük kardeşi, orduları Truva (Troya) savaşına götüren kumandan. Atreus ve Aerope’nin oğludur. Yunan orduları Avlid’de Truva’ya yola çıkmak için toplandıklarında hiç rüzgar olmadığına göre Agamemnon Av Tanrısı Artemis rüzgarları serbest bıraksın diye kızı Iphigenia’yı kurban verdi. İphigenia, kurban olarak kesileceği sırada Artemis, bir dişi geyik göndererek kızın yerine onu kurban ettirtti ve kızı Artemis tapınağına rahibe yaptı. Böylece Artemis rüzgarları serbest bıraktı. Truva savaşında kazanılan zaferden sonra Agamemnon güzel Kasandra’yı da yanına alıp evine döndü. Agememnon’un karısı Klytaimnestra sevgilisi Aigisthos ile birlikte Agememnon’u öldürdüler. Oğlu Orestes sonradan babasının intikamını aldı ve annesi ile sevgilisini öldürdü.


AgenorAgenor, Yunan mitolojisinde Antenor'la Theano'nun oğludur, Truva'nın en kahraman savunucularından biridir. Gemilerin yakınında başarılı çarpışmalar yaparak Elephenor'la Klonios'u öldürmeyi başarır. Apollon'un kışkırtmasıyla Akhilleus'a karşı çarpışmıştır fakat Apollon Agenor'un öleceğini anlayınca onun savaştan kaçırmıştır.


AiakosAiakos, Yunan mitolojisinde su perisi Aighina ile Zeus'un oğlu.
Efsaneye göre, Aighina adasındaki Myrmidonların krallığını yapmış, dindarlığıyla ün salmış, ölümünden sonra yeraltı dünyası Hedes'te, ölülerin yargıcı olmuştur.

AkhilleusÖlümlü bir baba olan Peleus ile bir tanrıça olan Thetis'in oğlu olan yarı tanrı Aşil(Fransızca okunuşu Aşil iken aslı olan yunanca yazımı ve okunuşu Akhilleus'tur) Yunan mitolojisinin en önemli kahramanlarından biridir. Thetis oğlunu ölümsüzlük nehri Styx'de yıkarken elini suya değdirmemesi öğütlendiği için, onu sol topuğundan tutup suya batırmıştır. Yalnızca oradan vurulursa öleceğine inanılır. Efsaneye göre, öleceğini bildiği halde Helen'i geri almak için yapılan Truva Savaşı'na katılmış ve Truva prensi Paris tarafından sol topuğundan zehirli okla vurularak ölmüştür. Bu yüzden ayak topuğunda yer alan tendona aşil tendonu adı verilir. Başka bir anlatı da şöyledir:
Thetis'ten doğacak çocuğun tüm tanrılardan daha güçlü olacağı kehaneti üzerine Thetis Peleus ile yani bir ölümlü ile zorla evlendirilmiştir. Thetis doğan çocuklarının ölümlü taraflarını yok etmek için kocasından gizlice onları doğar doğmaz ateşte yakar ama çocukları bu yüzden ölür. Thetis son oğlu Akhilleus'u (Aşil) ateşe tutarken Peleus onu yakalar. Akhilleus'un sadece topuğu yanmamıştır.
İlk büyük Eski Yunan şairi olan Homeros'un, Truva Savaşı'nı anlatan İlyada adlı eserinde Aşil'in mezarının yeri tarif edilir.



Poussin'in Aşil ve Kardeşleri Tablosu; Boston, ABD


Alexander Ivanov. Kral Aşilden Hektörün Naaşını istiyor; Moskova, Rusya



Akteon
Yunan mitolojisinde bir avcı. İnanışa göre Diana ya da diğer ismiyle Artemis nehirde duş alırken onu gördüğü için cezalandırılmış ve kendi köpekleri tarafından tanınmaz hale getirilmiştir.

AlkmeneAlkmene, mitolojik Yunan kahramanı Herakles'in annesi.
Kahraman Perseus'un soyundan gelen Alkmene güzelliği ve faziletiyle de tanınır. Bir savaş yüzünden yola çıkmak zorunda kalan Amphitryon'la yeni evlenmiştir. Zeus Alkmene'yi baştan çıkarmak için onun kocasının biçimine girerek bu yokluktan yararlanır. Tanrı Perseus'un soyundan dünyaya gelecek olan bu çocuğun insanlar üzerinde çok büyük bir güce sahip olacağını da söyler. Amphitryon sabahleyin dönerek karısıyla yatar ve Alkmene ondan da ikinci bir çocuğa, İphikles'e gebe kalır. Ancak kıskançlıktan kudurmuşçasına Zeus'un karısı Hera hemen Mykenai'ye gelir. Perseus'un soyundan bir başkası orada hüküm sürmektedir. Hera onun karısına Alkmene'ninkinden önce doğacak bir erkek çocuk sözü verir; o çocuk Eurystheus'tur. Bu amaçla doğum tanrıçası İlithya'ya kader tanrıçaları Moiralara Alkmene'nin doğurmasını engeleme emrini verir. Bunlar dokuz gün, dokuz gece sarayın kapısı önünde otururlar. Zavallı anne ancak dostlarından bir kadının kurnazlığı sayesinde kurtulur: Bu dostu tanrıçalara, kendilerine rağmen Alkmene'nin bir oğlan doğurmuş olduğunu bildirir. Tanrıçalar ürküntü ve öfke ile kalkınca, kahramanımız gerçekten doğurmak için bundan yararlanır, ancak tanrılar suçlu kadını gelincik denen hayvana dönüştürürler.
Bebeğe Herakles, Hera'nın zaferi adı verilir. Bu, onun hak ettiği bir ünvandır, çünkü tanrıça onu, yaşadığı sürece hep insafsızca izleyecek, özellikle de kuzeni Eurystheus'un hizmetine girmesi için zorlayacaktır.




Alkmene Herakles'i doğururken.

AndromahiThebae Campus bölgesinin prensesi Eetion’un kızı, Hector’un karısı. Truva savaşı sırasında babası, kardeşleri ve kocası Aşil tarafından öldürülmüştü. Troya prensi Hector’dan olan oğlu da Yunanlılar tarafından öldürülmüş, bahtsızlığını büsbütün artırmıştı. Troya’ya giren Yunanlılar, sağ kalanları da esir olarak götürdükleri zaman, bahtsız Andromakhe, Akhilleus’un oğlu, Neoptolemos’un hissesine düşmüştü. Neoptolemos’un ölümünden sonra Andromakhe Hector’un kardeşi Helen’le evlenmiştir.
Andromahi öyküsü, Euripides ile Jean Racine'in oyunlarına konu olmuş, İliada'daki Andromahi ile Hektor'un ayrılma sahnesi de, birçok ressam tarafından işlenmiştir.



Andromakhe ve eşi Hektor



Antigone
Antigone, eski Yunan mitolojisinde Thebai kralı Oidipus'un kızı ve Sophokles'in en büyük trajedilerinden birinin kahramanıdır.
Efsaneye göre, Oidipus'un öz annesiyle evlendiğini öğrenince kendi gözlerini kör etmesi üstüne, Antigone, babasına sürgüne gönderildiği Atina'ya kadar yol gösterdi. Babası ölünce Thebai'ye dönüp, kızkardeşiyle birlikte, erkek kardeşi Eteokles ve Polyneikes'in kavgasını sona erdirmeye çalıştı. İki kardeşi de ölünce, kral olan dayıları Kreon'un Polyneikesin cesedinin gömülmesine izin vermedi.Thebai'ye ihanet ettiği gerekçesiyle yasaklanması üstüne, Antigone, dayısının yasağına karşın, kardeşinin cesedini gizlice gömdü ve bunun üzerine Kreon onu cezalandırarak mezara kapattı. Çünkü canlı canlı ölmesini istiyordu. Fakat aynı zamanda Kreon'un oğlu Antigone'la nişanlıydı ve eğer Antigone'a bir zarar verilirse kendisini de öldüreceğini öne sürerek şantaj yaptı. Fakat Antigone bu acıya daha fazla katlanamadı ve intihar etti. Nişanlısı yani Kreon'un oğlu da bunun üzerine intihar etti. Ve aynı zamanda da oğlunun intihar ettiğini öğrenen Kreon'un eşi de intihar etti.
Sophokles bu konuyu ve efsanenin kişilerini Antigone (M.Ö. 440) adlı trajedisinde kullanmıştır. Kurallara başkaldırmayı haklı gösteren oyun, günümüzde de sık sık sahnelenmektedir. Bu sahnelemelerde gösterge olarak doğal hukuk-pozitif hukuk çatışması ile kadının erkekler karşısındaki konumu ağırlıklı olarak kullanılmaktadır. Antigone hem fiziksel olarak erkekler karşısında yalnız hem de erkek aklın karşısında çırılçıplaktır.

Antigone un davranışları erkek egemen düzenini tehdit eder ve o bu nedenle cezalandırılmalıdır. antigone, eğer kadınlar yönetici olursa siyasetin farklı olacağını ileri sürer., temel düzeni ve aileyi devleti ve dini birleştiren evrendeki uyumu sorgular. oyun yunan dünyasını bir arada tutan siyasal kozmolojiyi de sorgular. antigone un davranışlarını savunması, dört tür çatışmayı veya örtüşen bağlılıkları gündeme getirir. birincisi vicdan sorunu, ikincisi din, üçüncüsü aile, dördüncüsü cinsiyet sorunudur.


Antigone by Frederic Leighton, 1882


Antigone Polynices'in cenazesinde.



Antiope
Antiope, eski Yunan mitolojisinde Thebai kralı Nikte'nin kızıdır.
Efsaneye göre, satir kılığına giren tanrı Zeus tarafından baştan çıkarılan Antiope, babasının öfkesinden korkarak Sicilya'ya kaçtı ve sonradan ikisi de Thebai hükümdarı olan ikiz Amphion ve Zethos'u dünyaya getirdi. Usta bir müzisyen olan Amphion, lir çalarak büyülediği ağır taşlarla Thebai'nin çevresindeki suru ördü. Zethos, savaşçılığıyla ün saldı ve Thebai'nin adını aldığı Thebe'yle evlendi.


Jean-Antoine Watteau. Jupiter ve Antiope.1715. Louvre, Paris, Fransa


Bir Diğer Antiope Efsanesi
Göz alıcı cazibesiyle Antiope
Yüreğine yangın olur düşer Zeus’un
Bulutların üstünde yürürken delice
Şimşek gibi çakan bir düşünce
İndirir Zeus’u tanrılık tahtından
Ayinlerin ağır başlı Sytrosu
Tanrı Zeus’un yüzünde ışıldar
Fırat’ın kenarında hayallere dalan
Güzeller güzeli Antiope irkilir
Hisseder yüreğinde aşkın nefesini
Tatlı bir melodi gibi çağlayan
Fırat’ın kollarına atar kendini
Vücudu sırılsıklam ihtiras kokar
Dayanamaz Zeus ıslak ten heyecanına
Sarılır büyük bir tutkuyla
Tatlı su kokan tenine Antiope’un
Yakamozları göz kırparken Fırat’ın
Ay çekilir bulutların arasına
Yeni gün doğar aşıkların gözlerinde
Zeus’tan hatıra taşıyan Antiope
Bırakır kendini serin suların derinliğine

Zaman Fırat gibi akan bir su
Durdurulamaz bir küheylan gibi azgın
Tanrılığını hatırlayan Zeus
Çekilir sessizce göklere yine
Antiope’nin kederli yüzünde iki ben
İhanet tanrısı Zeus’tan yadigar
Tanrıçada olsa yine kadın mahkum
Sadakatsizliğin yarattığı cehennemde
Antiope gözyaşlarıyla doğrulur
Tanrı Zeus’a inat yaşar hem de
Serin nefesinde Fırat’ın
Ölümsüzleşir sonra Zeugma efsanesinde
Gökkuşağını bir gül gibi ellerinde taşıyan
Sikyon Kralı Epopeus’un yüreğinde dirilir




Jean-Auguste-Dominique Ingres. Jupiter ve Antiope.
1851. Musée d'Orsay, Paris, Fransa, Louvre

AtreusAtreus, Miken Kralı. Zeus'un oğlu Tantalos'un torunu. Pelops ile Hippodameia’nın oğludur. Thyestes ile Nikippe’nin kardeşidir.
Kleola ile evliliğinden Pleisthenes doğdu. Aradan zaman geçtikten sonra, Atreus dul kalan gelini Aerope ile evlendi. Bu ikinci evliliğinden Agamemnon ile Menelaos adlı iki oğlu ve Anaksibia adında bir kızı oldu.
Bir söylentiye göre Atreus ile kardeşi Thyestes, babalarının daha çok sevdiği kardeşleri Khrysippos’u öldürüp baba bedduası aldılar ve daha sonra Argos Krallığını ele geçirdiler. Ancak Thyestes hükümdarlığın sembolü olan altın kuzuyu çalarak Atreus’un karısı Aerope’yi ayarttı. Suçu ortaya çıktıktan sonra kaçarken Atreus’un oğlu Pleisthenes’i de beraber götürdü ve kendi oğlu gibi büyüttü. Oğlan büyüyünce Thyestes onu Atreus’u öldürmeye yolladı. Ancak Atreus kendi öz oğlu olduğunu sonradan anladığı Pleisthenes’i öldürdü. Atreus Krallığı bölüşmek vaadi ile, sefalet içinde dolaşıp duran kardeşi Thyestes’i çocuklarıyla beraber yanına getirtti. Sonra bir yolunu buldu. Thyestes’in oğullarını gizlice kestirdi. Barışma ziyafetinde babalarının önüne yemek diye koydu. Hiçbir şeyin farkında olmayan Thyestes oğullarını yedikten sonra Atreus oğlunun pişirilmemiş uzuvlarını lanetler savurarak, küfürler ederek, masayı devirdi. Duyduğu dehşetten nefretten Güneş bile üzüldü, şaşırdı, gökteki yolunu tamamlamadan geri döndü.
Akhilleus'un babası Peleus gibi dönemin yiğitlerinden ve güçlü savaşcılarındandır, ancak Atreus biraz daha çok gaddarlığıyla tanınan bir şahsiyettir, Atreus'ların laneti bir çok yazara ve şaire esin kaynağı olmuştur.


AugeasAdının anlamı Eski Yunanca'da "parlak" olan Augeas, Kral Ellis'in oğludur. Ülkesindeki en büyük ahırlara sahip olan Augeas, ta ki Herkül oraya gelene kadar hiçbir zaman bu ahırları temizletmemişti.
Herkül'e beşinci görev olarak verilmiş olan Augeas'ın ahırlarının bir gün içerisinde temizlenmesi işi önceki görevlere göre epey farklı bir plan üzerine kuruluydu. Bundan önceki tüm görevlerinde Herkül eğer görevlerini başarı ile bitirirse, halk arasında önemli bir şana sahip oluyor bu durum da onu daha güçlü kılıyordu. Bu seferki görev ise, onu ahır temizlemek gibi aşalağıyıcı bir göreve yönlendirip, halk arasındaki imajını zedelemek amacı ile verilmişti.
Fakat Herkül, bu kadar uzun zamandan beri birikmiş olan hayvan pisliklerini, zekice bir plan ile Alpheus ve Peneus ırmaklarının yataklarını değiştirerek bir gün içerisinde temizlemiştir. Bu işi yapmadan önce Augeas'tan, eğer işi başarırsa, toplam hayvanların 10 da birini alacağı şeklinde söz alan Herkül, Augeas'ın sözünü tutmaması üzerine onu kavga sırasında öldürmüş, daha sonrada kendisine bu uğraş sırasında destek verdiği için sürgüne gönderilen oğlu Phyleus'un tahta çıkmasını sağlamıştır.
Bu görev sonunda Eurystheus, söz konusu temizleme işini nehirlerin azgın suları gerçekleştirdiği için, Herkül'ün başarılı olamadığını açıklamış ve gerçekleştirilen görevler arasında sayılmamasını sağlamıştır.


AutolycusAutolycus (Yunanca Αὐτόλυκος), Yunan mitolojisinde, Chione ve Hermes'in oğludur. Aynı zamanda Antiklea'nın babası olup Odysseus'un dedesidir. Autolycus hırsızlığı ile tanınmıştı, Sisyphus'un sürülerinin yanı sıra torunu Odysseus'un Truva savaşında kullandığı başlığı da çalmıştır. Autolycus Argonotlar arasında da yer almıştır.


DafniDafni ve Apollon Destanı

Destana göre, Yunan deniz tanrılarından biri olan Peneus'un kızı Su Perisi Dafni'ye, Apollon aşık olmuştur. Dafni'ye umutsuzca aşık olmasının nedeni, aşk tanrısı Eros'un oklarından birine hedef olmasıdır.

Apollon aslında çok iyi bir okçudur ve kendiyle övünmeyi çok sever. Birgün kendisi gibi iyi bir okçu olan Afrodit'in oğlu genç Eros ile karşılaşır ve onun okçuluk kabiliyeti ile ilgili alaycı sözler söyler. Buna karşılık, Eros öç almak ister ve iki ok hazırlar. Biri altın suyuna batırılmıştır ve saplandığı kişiye tutku ve sonsuz aşk verecektir. Diğer ok ise saplandığı kişiyi aşk ve tutkudan tamamen uzaklaştıracaktır. Altın ok Apollon'un kalbine saplanır ve Dafni'ye umutsuzca aşık olur. Fakat ne yazık ki diğer ok Dafni'nin kalbine saplanmıştır. Dafni, Apollon'dan sürekli kaçar ve aşkını reddeder.
Bir gün Dafni yine kaçarken Apollon'a yakalanır ve babası Peneus'dan yardım ister. Peneus, Dafni'yi Defne ağacına dönüştürür ve Dafni sonsuza dek defne ağacı olarak kalır.
Apollon ise, Defne ağacından aldığı yapraklarla kendine bir taç yapar ve bu tacı başından hiç çıkartmaz. Tüm Apollon heykellerinin başında gördüğümüz defne yapraklarından yapılmış tacın sebebi budur.


Deverial'in resminde Dafni

Apollon ve Dafni isimli heykeli ünlü heykeltıraş Gian Lorenzo Bernini'nin en tanınmış eserlerindendir.



Bernini'nin "Apollo ve Dafni" isimli meşhur heykeli
Delfi KahinleriDelfi kâhinleri, Yunanistan'da Delfi'deki gelecek habercileri.
Delfi rahiplerini dinlemek için her gün bir çok Yunanlı ve yabancı gelirdi. Böylece rahipler dünyada olan bitenlere ilişkin pek çok bilgi edinir ve bu bilgilere dayanarak kehanette bulunurlardı. Delfi kâhinleri yalnızca gelecek habercileri değil, aynı zamanda eskiçağda devletlerin en önemli danışmanıydı.


Demokles
Demokles, M.Ö. 4. yüzyılda Sirakuza'da hükümdar olan Dionysos'un sarayında yaşamış ve dünyaca ünlü Demokles'in Kılıcı deyiminin zamanımıza kadar gelmesine sebep olmuş kişidir.
Efsaneye göre Demokles Kral Dionysos'un yakın dostu olduğu için, daima kralla sohbet ederdi. Konuşmalarında çoğu defa krala krallığın bahşettiği mutluluktan bahseder dururdu. Bu durumdan usanan kral, birgün Demokles'e dönerek; Bu mutluluğu senin de tatmanı arzu ediyorum! demişti. Büyük bir ziyafet hazırlatarak tacını ve tahtını krallın güç ve imkanlarına özenen Demokles'e bırakmıştı. Demokles de sevinçle krallık elbiselerini ve tacını giyinip tahta oturmuştu. Ziyafetin ortalarına doğru tam başının üstünde bir şeyin sallanmakta olduğunu gören Demokles, dikkatle bakınca bunun at kılına bağlı keskin bir kılıç olduğunu görmüştü. Demokles bunun ne manaya geldiğini düşünüp, Kral Dionysous'un böyle yapmakla, kendisine krallığın sadece krala ait güç ve zenginliklerden ibaret olmayıp, aksine insanın canını daima tehlikelere sokabilecek bir mevki olduğunu idrak ettirmek istediğini anlamıştı.
Bu eski Yunan efsanesinden kaynaklanan Demokles'in kılıcı gibi deyimi, günümüzde de büyük görev ve mesuliyetlerin aynı zamanda büyük tehlike ve sıkıntıları da beraberinde getireceğini vurgulamak amacıyla kullanılmaktadır. Ayrıca Kral Dionysos'un krallığı süresince büyük tehlikeler ve korkular yaşadığını da ifade etmektedir. "Demokles'in kılıcı gibi" deyimi halen günlük diyaloglarda kullanılır ve bu deyime edebi eserlerde, makalelerde rastlanır.


EgeusYunan mitolojisi karakterlerinden biri. Ege Denizi'ne ismini vermiştir.
Aegeus, Atina kralı Theseus'un babasıdır. Theseus, Minotor'a karşı kazandığı zaferden dönerken beyaz yelken çekmediği için Aegeus oğlunun yenildiğini zannederek kendini denize atmıştır. Aegeus'un kendine attığı denize o günden sonra Ege adı verildiği rivayet edilir.



Erikhthonios
Erikhthonios, Erichthonius veya Erechtheus, Yunan mitolojik kahramanlarından biridir.
Hephaistos'un oğludur. Hephaistos, Athena'ya tecavüz etmek ister fakat başarısız olur. Semeni yere dökülmüştür ve Erichthonius'un bu yüzden yeryüzünden doğduğu söylenir. Başka bir söylentiye göre semen Athena'nın bacağına gelir. Athena bir parça yün ile semeni silerek yere atar ve Erichthonius böylece bir parça yün ve yerden meydana gelir. Hephaistos'un Athena ile evlenmek istediği ve ilişki sırasında Athena'nın birden ortadan kaybolduğu, Hephaistos'un da semeni bu nedenle yere akıttığı da söylenir. Athena, Erichthonius'un bakımını üstlenir ve daha sonra onu bir kutuya koyar ve Kekrops'un üç kızına (Herse, Pandrosa ve Aglaura) emanet eder.
Erikhthonios büyünce çok bilge bir insan olmuş ve Atina krallığını ele geçirmiştir.



Evridiki
Evridiki (Yunanca Ευρυδίκη), Grek mitolojisinde, Orfe’nin kavuşmak istediği sevgilisinin adıdır. Grek mitolojisinde, Orfe’nin sevgilisi Evridiki hakkındaki öykü kısaca şöyledir:
Evridiki bir gün Aristaeus’tan kaçarken ayaklarına bir yılan dolanır. Sevgilisi bu yüzden ölüp yeraltına (öte-âleme) gidince, sevgilisini kaybeden Orfe de ona kavuşmak için büyük çabalar gösterir, ilahlardan yardım görme umuduyla, özlem içinde çalgısını çalıp dururken harikulade, ahenkli müzikler yaratır. Orfe’nin sevgilisine kavuşma çabalarına sonunda bir yanıt gelir. Sevgilisine kavuşacaktır, fakat bir koşul vardır: Bu da, sevgilisi yeraltı aleminin karanlıklarından ışığa çıkana kadar onun yüzüne bakmaması koşuludur. Böylece ilâhî yardımla, sevgilisi, aether (esîr) katlarından çıkıp yükselmeye başlar, fakat tam ışığa çıktı çıkacakken Orfe dayanamaz, ardından gelen sevgilisini görmek için dönüp geriye bakar. Bu büyük hatasından ötürü de sevgilisine kavuşamaz, Evridiki karanlıklara geri döndürülür. Bir anda bütün çabalar boşa gitmiştir. Evridiki, geri gömüldüğü yeraltı alemi bataklıklarından ona şöyle haykırır:
"Bu ne Orfe, bu ne?Bu ne çılgınlık böyle, seni de yok eden, zavallı beni de?İşte gene geri çağırır beni zalim kader,Uyku kapatır kararan gözlerimi,Dört yanımı saran gece götürür beni, elveda!"
Öykünün devamında mağara, ağaç, kaplan, yavrulu bülbül sembolleriyle ilişkilendirilen Orfe yedi ay, havada asılı bir kayanın altında ağlar, gözleri sevgilisine kavuşmaktan başka bir şeyi görmediğinden diğer kadınlarla ilgilenmez, hatta onları hor görür. Bu yüzden kadınlarca öldürülür, vücudu paramparça edilir ve organları ırmağa atılır.
Ezoterik kaynaklara göre, kökeni Orfe inisiyasyonu olan bu öyküde inisiyatik aydınlanma ve kurtuluş temasının işlendiği bir sembolizm vardır. Bu öyküde kullanılan sembollerin şunlar olduğu ileri sürülür: Bacağa dolanan yılan, ahenkli müzikler, kayıp sevgili, karanlıktan ışığa yükselme, geriye dönüp bakma, sevgiliye kavuşamama, uyku ve gece, kaderin çağırması, ağaç, yedi ay ağlama, havada asılı kaya, diğer kadınlarla hiç ilgilenmeme, ölüm ve organlara ayrılma, ırmağa atılma.




Eurydike ve elinde liriyle Orfe
 FemonoeFemonoe Yunan mitolojisinde Apollo'nun kızıdır. İlk Pythia'dır, ve altı birimli antik bir vezin türü olan hekzametre'nin (veya hexametre) mucidi olduğuna inanılır.
Bazıları Delphi'deki Apollo Tapınağı'nın girişinde yazılı olan "Kendini bil" yani Gnothi Seauton deyişini Femonoe'ye atfetmiştir.


GanimedesGanimedes, (Latince: Catamitus) Yunan mitolojisinde, Troya kralı Tros'un (Laomedon) oğludur. Olağanüstü güzelliği nedeniyle, tanrılar ya da kartal biçimine bürünen Zeus, (bir Girit efsanesine göre de Minos), şarap sunucusu olarak hizmet etmek üzere Ganymedes'i kaçırır. Zeus, Ganymedes'in babasının acısını gidermek için, ona ölümsüz atlar armağan eder.
Eski çağlardan beri, Ganimedes'i kaçıran kişinin ona karşı homoseksüel arzuları olduğuna inanılır. Ganimedes daha sonra, Kova burcu ile özdeşleştirilmiştir.


Ganymedes ve kartal biçimindeki
Zeus'un mermer heykelleri
şu anda Vatikan Müzesi'nde sergilenmektedir.


Geryoneus
Geryoneus (Geryones, Geryon) Chrysaor ve Callirhoe'nun oğlu, ve Batı Akdeniz'de Erytheia adasında hüküm sürmekte olan korkunç bir titandı. Geryoneus 3 başa, 6 adet kola ve 3 adet ayrı vücuda sahip bir savaşçı görünümündeydi.
Cerberus'un kardeşi olan 2 başlı Orthrus isimli bir çoban köpeğine, ve sahip olduğu muhteşem kırmızı sığırlarına çobanlık eden Eurytion isimli bir hizmetkara sahipti.


Herkül'ün Geryoneus ile dövüşünü tasvir eden Eski Yunan Amforası, M.Ö. 540




Herkülün Onuncu Görevi
Herkül onuncu görevi, Erytheia'da bulunan ve Geryoneus'a ait olan kırmızı sığırları Atina'ya getirmekti. Bu zorlu görev öncesi çok sıcak Libya Çölünü geçmek zorunda olan Herkül, çöl'de yol alırken, sıcaktan çok sinirlenir. Bunun üzerine Güneş'e (Helios) ok atıp sinirinin geçmesini sağlamaya çalışan Herkül'e, Helios bu cesaretine duyduğu takdirden ötürü, Herkül'e altından bir kayık hediye eder. Herkül bu kayık ile Akdeniz'de yol olarak Erytheia adasına ulaşır. Adaya çıktıktan sonra ilk olarak çoban köpeği Orthrus ile karşılaşan Herkül hayvanı, zeytin ağacından yapılma sopası ile öldürür. Orthrus'un ardından, çoban Eurytion'u da aynı şekilde devredışı bırakan Herkül'ün karşısına en son olarak Geryoneus çıkar.
Hidra kanına bulanmış oklarından biri ile Geryoneus'u alnının ortasından vuran Herkül, Korkunç titan'ın acı bir bağırışı ile ölmesine tanıklık eder. Bundan sonra, Eurystheus'a götürmek üzere, sığırlarla birlikte yola çıkan Herkül, İtalya'daki Aventine tepesi yakınlarında mola verip uyuduğu sırada, sürünün bir kısmı Cacus tarafından çalınır. Sürünün geri kalanı ile yoluna devam eden Herkül, yolda bir mağara girişine geldiğinde, mağaranın içerisinden dışarıdaki hayvanlara gelen çağrıları duyar. Bunun üzerine mağaraya giren Herkül, Cacus'u mağaranın içerisinde öldürerek, çalınan hayvanları tekrar sürüye katar.
Atina'ya olan yolculuğu esnasında, Hera'nın gönderdiği dev bir at sineği tarafından korkup dağılan hayvanları toplamak için bir yıl daha vakit harcayan Herkül, yine Hera tarafından yol üzerinde suları yükseltilmiş olan bir nehri aşmak için de, nehrin bir kısmını taşlar ile doldurarak sığ bir alan oluşturur ve sığırların bu kısımdan geçmesini mümkün kılar.



Uzun uğraşlar sonunda sürüyü Atina'ya ulaştıran Herkül, sığırları Eurystheus'teslim eder. Eurystheus ise hayvanların tümünü Hera'ya adak olarak kurban eder.GlafkosGlafkos, Yunan mitolojisinde Hippolokhos'un oğlu olan Likyalı prenstir. Truva'nın en kahraman savaşçılarından birisidir. İlyada'da Diomedes'le karşılaştığı anlatılır ve ailelerinin konukluk adetlerinden dolayı çarpışmayı bırakarak silahlarını değiştirdikleri söylenir. Glafkos'unki altından Diomedes'inkilerse tunçtandır.


Hektor
Hektor, eski Yunan mitolojisinde tarihin gördüğü ilk ve gerçek kahramandır.
Truva kralı Priamos ile Hekabe'nin en büyük oğlu ve Paris'in kardeşidir.Truvalıla rın en büyük savaşçılarındandır. Halkı tarafından çok sevilir. Kimsenin karşılaşmaya bile cesaret edemediği yarı-tanrı Akhilleus'a karşı durmuş, Truva ordularını komuta etmiş ve şehrin düşmesini 10 sene geciktirmiştir. Sonunda tanrıların tanrısı Zeus zaferi Hektor'a ve Truvalılara vermeyi kararlaştırmışken karısı Hera ve kızı Athena'nın entrikalarıyla Hektor'un ölüm kararını vermiştir.Zeus'un emriyle Hektor'u koruyan tanrılar savaştan çekilmiştir. Athena Hektoru Aineas kılığında savaşması için kışkırtmış ve sonra da Hektoru savaşa göndermiştir.Athena da Aineas şeklinde kaybolmuştur ve Hera nın yanına gitmiştir.Akhilleus yanında Hera ve Athena ile birlikte Hektor'la savaşmış ve ancak Athena'nın yardımlarıyla Hektor'u öldürmeyi başarmıştır. Bu olay Hektor'u efsanevi bir kahraman yapmıştır. Cesedi şehrin etrafında defalarca döndürülmüş ve Truvalılar moral açıdan çökmüşlerdir. Hektor'un bedeni daha sonra Truvalılara geri verilmiş ve şanına yaraşır bir cenaze töreni düzenlenmiştir. Hektor olmadan Truvalılar genede dayanmış ve şehir düşmemiştir. Durum böyle olunca Athena ve Hera yine entrikalara baş vurup mertçe savaşarak değil hileyle şehri düşürmüşlerdir. Akhilleus ise Hektorun ölüsüne yaptığı saygısızlıklardan dolayı ölmüştür.Homeros'un yazmış olduğu ve Truva savaşını anlatan tek kaynak olan İlyada da Hektor ölünce kitap biter. Yani kahraman ölür ve film biter. Bu sebeple gerçek kahraman HektorDUR.


HeraklesYunan mitolojisinde Herakles (Ηρακλής), Roma Mitolojisi'nde Herkül, Zeus ile Miken kralının kızı Alkmene'nin oğludur. Kadına aşık olan Zeus ona kocası kılığında yaklaşmıştır. Herakles'in Zeus'un çocuğu olduğunu anlayan Hera onunla sürekli uğraşmış ve ölümüne neden olmuştur. Herakles doğduğu günden itibaren tanrısal bir kuvvete sahiptir. Hera'nın gönderdiği iki büyük yılanı öldürdüğünde henüz birkaç günlük bebektir. Herakles üstün bir eğitim görmüştür. En iyi yaptığı işler ok atmak, araba kullanmak ve güreşmektir. 18 yaşına geldiği zaman Kitharion ormanlarında yaşayan ünlü canavarı öldürmüştür. Kendisine ödül olarak Thebai kralının kızı Megara verilmiştir. Bu kızdan üç oğlu olmuştur. Hera işe karışarak Herakles'i çıldırtmış, Herakles'te karısını ve çocuklarını öldürmüştür. Suçlarından arınması için Miken kralının hizmetine girip, onun her istediğini yapması gerekmiştir. Kralın Herakles'e yaptırdığı 12 işe mitolojide Herakles'in 12 görevi ve ya işleri denir.

12 İş
Bu 12 iş şunlardır:
  1. Nemean Aslanı'nı öldürüp, derisini yüzmek
  2. Lerna gölündeki Hydra'yı öldürmek
  3. Artemis'in kutsal hayvanlarından Kyreneia Geyiğini yakalamak
  4. Erymanthian dağında yaşayan büyük yaban domuzunu ağla tutmak
  5. Augias'ın ahırlarını bir günde temizlemek (iki büyük ırmağın yataklarını değiştirip ahırlardan geçirerek)
  6. Stymphalos'da yaşayan ve o bölgedeki insanların rahatını kaçıran kuşları Athena'nın yardımıyla kovmak
  7. Girit'e gidip Poseidon'un Minos'a verdiği azgın Girit Boğası'nı getirmek
  8. Troya kralı Diomedes'in insan eti yiyen kısraklarını yakalamak,bunun için önce Diomedes'i öldürmüştür.
  9. Amazonlar kraliçesi Hippolyta'dan kemerini almak. Kemeri almak için kraliçe ile anlaşmış, ancak Hera'nın kışkırtmasıyla Amazonlar, Herakles'e saldırmış, Herakles de kraliçeyi öldürmek zorunda kalmıştır.
  10. Okeanos'un bir adasında bulunan 3 gövdeli dev Geryoneus'un sığırlarını çalmak,
  11. Hesperidler'in altın elmalarını getirmek. Elmaları almak için altın elma ağacını koruyan kızları ve daha da önemlisi onların ejderini geçmesi gerekiyordu. bunun için Herakles altın elmaların koruyucusu olan kızların babası Atlas'a gider ama o da biraz kurnaz davranarak Herakles'le bir anlaşma yapar.
  12. Hades'in ölüler ülkesini koruyan Kerberos adlı köpeği yeryüzüne çıkarmak.

Herakles ve Nemean arslanı



Herakles ve Erymanthian yabandomuzu



Herakles ve Kerberos
 
HippolytaHippolyta, Yunan Mitolojisinde babası Ares tarafından kendisine verilen sihirli korseyi giyen Amazon kraliçesi olarak bilinmektedir.
Herkül'ün 12 görevi içinde 9. sırada gerçekleştirdiği görevi, Hippolyta'dan bu sihirli korsenin alınması idi. Eurystheus'un kızı Admete'nin isteği üzerine bu görev Herkül'e verilmiş ve Herkül'de durumu Hippolyta'ya anlatarak korseyi almıştır. Tam bu esnada, Hera Amazon Kadınları arasında bir yalan haber çıkarmış ve Herkül'ün aslında kraliçeyi kaçırmak için geldiğini öne sürmüştür.
Bunun üzerine Amazon kadınları Herkül'e saldırıya geçmiş, Herkül ise Hippolyta'nın kendisine ihanet ettiğini düşünürek onu öldürmüştür.


HypsipyleLemnos adası kralı Thoas'ın kızı. Lemnos kadınları ayaklanıp kocalarını öldürmeye başlayınca Hypsklye yaşlı babasını kaçırdı ve Khios adasına götürdü. Arganaotlar bu adaya çıktığı zaman Jason'la karşılaştı ve ona aşık oldu. Jason'dan iki çocuğu oldu.


KadmosKadmos, Yunan Mitolojisi'nde Thebai kentinin kurucusu.
Efsaneye göre, Delfi kahinleri Kadmos'a, bir ineği izlemesini ve onun ilk çöktüğü yerde bir kent kurmasını öğütler. Öldürdüğü bir ejderin dişlerini toprağa gömer ve bunlardan, Thebai soylularının ataları olan silahlı adamlar türer.



Kassandra
Kassandra Yunan mitolojisinin bir kahramanıdır. Truva'nın son kralı Priamos'un kızı olarak savaşı yaşamış ve etrafındakileri hem savaştan dolayı, hem de Truva atı'nın getirdiği tehlikeden dolayı uyarmaya çalışmıştır, ancak onu dinleyen olmamıştır.
Christa Wolf Kassandra'yı önemli ve dünyaca ünlü bir eserinde ön plana çıkarmıştır.
Kassandra'nın en büyük arzusu geleceği bilmek ve rahibe olmaktı. Tanrı Apollon görür görmez bu güzel kızdan çok etkilendi ve ona bir teklif sundu; Kassandra onunla birlikte olursa ona geleceği görme yeteneği verecekti. Kassandra bu teklifi kabul etti ve geleceği görme yeteneğine sahip oldu. Ama Apollon ile birlikte olmadı. Bakire bir rahibe olma isteği Apollon'a verdiği sözden daha ağır basmıştı. Bir rivayete göre de aslında en başından beri Apollon ile birlikte olmaya niyeti yoktu, sadece geleceği görme yeteneği almak için Apollon'u kandırmıştı. Apollon bu duruma çok sinirlendi ve Kassandra'yı lanetledi. Lanete göre; Kassandra geleceği görecek ama kimseyi buna inandıramayacaktı. Ve asıl ağır darbe; asla rahibe olamayacaktı. Tam tersine bir kadın olarak aşağılanacaktı. Gerçekten de öyle oldu. Truva Savaşı'nı ve savaşın sonucunu görmesine rağmen kimseyi gördüğü şeylerin yaşanacağına inandıramadı. Çaresizlikle savaşın başlamasını ve bitmesini izlemek zorunda kaldı. Olacakları bilmene rağmen onları engelleyememek ne acı bir duygudur. Dahası, Agamemnon tarafından esir edildi ve onun cariyesi olmak zorunda kaldı. Bu rahibe olma hayali kuran bir genç kız için yaşanabilecek en kötü kaderdi. Ama belki kaderin cilvesi olarak bu yaşadığı durum yine bir kadın tarafından sonlandırıldı. Truva'ya savaşmaya giden Agamemnon'un karısı boş durmamıştı. Aşığı ile kocası ülkeye döndüğünde onu öldürmek için bir plan yaptı. Büyük bir zafer kazanmış olarak Kassandra ile ülkesine dönen Agamemnon'un gemisi karısının görevlendirdiği askerler tarafından Yunanistan açıklarında durduruldu. Agamemnon, aralarında Kassandra'nın da bulunduğu cariyeleri ve Agamemnon'u savunan askerler öldürüldü.




Evelyn De Morgan'nın resim 
KharoonKharoon ya da Kharon (Ölülerin Kayıkçısı)
Kharon ölü ruhlarına Acheron ırmağını geçirtmek için para alır o nedenle ölülerin ağzına bir metelik konurdu. Para almazsa Kharon ruhları kovar, taş çatlasa yumuşamazdı. Hele toprağa gömülmeyen ruhların Hades bataklığını geçmeleri olanaksızdı. Kharon Etrüsk mezarlarında sık rastlanan bir simgeydi. Ölmekte olan insanı yer altı ülkesine almakla tam anlamıyla öldüren bir cin olarak gösterilir. Hermes'in kılavuzluğunda yeraltına inen birçok ölü Kharonla ve kendi kendisiyle konuşur, ölümden sonra her türlü varlığın boş olduğu sonucuna varır.

Hades'in ÜlkesiÖlüler ülkesi Hades'in anlatıldığı bölgenin görünüşü ürkütücü olarak tasvir edilir. Ölü ruhların içeri girmesi de kolay değildir. Ölü ruhları Acheron ırmağından geçiren bir sandalcı vardır. Kharon ölü ruhlarını geçirmek için para alır. Bu nedenle ölülerin ağızlarına bir obolos (metelik) konurdu. Zalim kayıkçı Kharon, bedel ödeyemeyen ruhları kovar ve asla yumuşamazdı. Toprağa gömülmeyen ruhların ise Hades’in ülkesine ulaşması mümkün değildi. Gömülmeyen ruhlar yüz yıl havada gezinip dururlardı.
Bu efsanevi anlatım o kadar etkili olmuştur ki Yunanlılar, ölüleri Hristiyanlığın ilk dönemlerindeki mağara ayinleri tasviri ile birlikte değerli eşyalarını da mezara koymayı adet olarak edinmişlerdir. Yunanlılar, ölü ile birlikte “hediye parası” diye anılan bir tas içerisine 10 - 15 civarında para koymayı gelenekselleştirmişl erdir.


KirkiKirki (Yunanca Κίρκη), Yunan mitolojisinde Aiea adasında yaşayan büyücü bir nemftir.
Babası titanlardan Helios, annesi ise Perse'dir. Aynı zamanda Kolhis kralı Aetes'in kız kardeşidir. Düşmanlarını büyü ve bitkiler aracılığı ile hayvanlara çevirmesi ile tanınır.




Kirki



Kral MidasKral Midas, Gordion kentinde yaşamış efsanevi Frigya kralıdır. Kral oluşu gibi yaşamı ve ölümü üzerine de mitolojiler yazılmıştır. Yaşamı boyunca acılar çekmiş olan Midas, "eşek kulak"larıyla ya da "dokunduğu herşeyi altına çevirmesiyle" ünlenmiştir.
Kral Midas, Ankara civarında kurulmuş olan Frigya'da M.Ö. 738 - M.Ö. 696 yılları arasında Gordion olarak bilinen kentte yaşamıştır. Midas, hem tarihi kişiliği hem de mitolojik efsaneleri ile oldukça ünlüdür. Bu söylencelerden birisi meşhur "eşek kulaklı Midas"dır.
Yapılan bilimsel çalışmalarda, Midas'ın ana karnında bir hastalığa yakalandığı ve kulak kanalları asimetrik olarak doğduğu anlaşılmıştır. Asimetrik kulak yapısı nadir görülen bir hastalık şeklidir. Önden veya arkadan bakıldığı zaman bir kulağın diğerinden çok daha yukarıda veya aşağıda olduğu görülür. Çirkin bir görünüm oluşturan bu hastalık Midas'ın kafatasında belirgin izler de bırakmıştır. Halkından utanan Midas'ın sürekli olarak başına geçirdiği bir "serpuş"la gezdiği, kulaklarını hiçbir zaman göremeyen halkının ise, krallarının kulakları hakkında yorum yaparak, göremedikleri kulakları eşek kulağına benzeterek kralları hakkında dedikodu yaptıkları düşüncesi kuvvet kazanmıştır.






Kral Midas büstü
LedaLeda, Yunan mitolojisine göre Zeus'un eşlerinden biri. Zeus kuğu şeklinde görünüp leda isimli güzel kızla birlikte olmuştur.
"Zeus bir gece, güzel bir kuğu şekline bürünerek Taygetos Dağının tepelerine indi. O yere indiği sırada Aetolia kralının güzeller güzeli kız Leda uyuyordu. Zeus güzel kokular saçan kanatlarını çırparak prensesi uyandırdı. Kuğu ona doğru yaklaşarak uzun boynu ile yüzünü okşadı.
"Benden korkma, ben aydınlık tanrısıyım" dedi ona "İstiyorum ki birbirinin eşi olan iki çocuk dünyaya getiresin, onlar ay ve güneş gibi birbilerini takip ederek yaşasınlar. İnsanlara iyilik etsinler, can vermek üzere olan gemicilerin yardımlarına koşsunlar."
Dokuz ay sonra Leda ormanın derinliklerinde bir yumurta yumurtladı. Yumurtanın içinden birbirinin eşi olan iki erkek çocuk çıktı. Birinin adı Kastor diğerininki ise Pollüks oldu. Yumurtadan çıkar çıkmaz parlak bir yıldız iki kardeşin başlarına nur döktü, sonra her ikiside aynı ata binerek ellerinde aynı mızraklarla dört nala oradan uzaklaştılar."



Melanippe

Yunan mitolojisinde Melanippe aşağıdaki kişiler yerine kullanılır.
  1. Aeolus'un annesi ya da sevgilisi.
  2. Althaea ve Oeneus'un kızı, Meleagrid'lerden birisi. Artemis tarafından kardeşi Meleager'in ölümünden sonra beçtavuğuna (Afrika tavuğu) dönüştürülmüştür.
  3. Hippolyte'in kızkardeşi ve Ares'in kızı. Herkül onu yakalamıştır ve Hippolyte'den Melanippe'nin özgürlüğü karşılığında kuşağını istemiştir.

MidiaMidia (Yunanca Μήδεια, erkeklik gücü), Yunan mitolojisinde Kolhis kralı Aetes'in kızı, Kirki'nin yeğeni ve İason'un eşi.


Evelyn De Morgan tarafından çizilmiş Midia
NarkissosKendine aşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte aşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda 'eko' dediğimiz yankılara dönüşür.
Olimpos dağında oturan tanrılar bu duruma çok kızarlar ve Narkissos'u cezalandırmaya karar verirler. Gene günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine aşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü . O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür.

Ezoterizmde Narkissos
Yunan mitolojisinde Narkissos adıyla sözü edilen, adını narsizme, narkoza, bir çiçek familyasına (nergisgiller) ve bir çiçeğe vermiş olan Narsis (ya da Narkissos), Klasik Mitoloji'deki bir kahraman olup, öyküsünün kaynağı eski Yunanistan’daki Eleusis misterleri inisiyasyonudur.
Narsis’in öyküsü kısaca şöyle anlatılır: Narsis, ırmak ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak doğar. Bir kahin, ebeveynine Narsis’in dünyada, kendi yüzünü görmediği sürece yaşayacağını bildirir. Narsis bir gün bir su birikintisine dökülen bir kaynağın yanına gelir ve su birikintisine doğru eğilerek oradaki sudan içmeye başlar. Doğal olarak, bu sırada, birikintide yansıyan yüzünü görür. Kendi yüzünü görünce önce şaşkınlığa düşer, sonra kendini hayranlıkla seyre dalar ve kendisine aşık olur. Bu seyirden kendisini bir türlü alamayan Narsis gitgide hissizleşir, dünya yaşamına gözlerini yumar ve bulunduğu yere kök salarak açılmış bir çiçeğe dönüşür. Bu çiçek, güneş gibi, sarı göbekli, beyaz yapraklı, çevresine güzel kokular yayan bir çiçektir. Ölümünden sonra Styx nehrinin sularına katılır.
Narsis’in öyküsündeki sembolizm şöyle açıklanır:
  • Narsis’in suda kendisini görmesi ve kendisine aşık olması, inisiyenin önceden dışarıda aradığı en büyük sırrın, hakimiyet asasının, bilgelik anahtarının kendi içinde olduğunu farketmesini, içindeki “spiritüel tesir” kanalını keşfetmesini simgeler.
  • Narsis’in gitgide hissizleşmesi ve dünya yaşamına gözlerini kapamasında, dünyasal isteklerden tümüyle uzaklaşması, başka insanların önem verdiği dünyasal, maddi değerlerin kendisi için artık hiçbir şey ifade etmemesi simgelenir.
  • Çiçek ve çiçeğin açılması varlığın “spiritüel tesir”i kendi başına (inisiyatörü olmadan) çekip aktarabilecek duruma gelmesini simgeler. (Çiçek tüm ezoterik ekollerde aynı anlamda kullanılmıştır; nergisin yerini kimi ezoterik ekollerde gül, kimilerinde lotus almıştır.) Aldığını çevresine yayması, rengi ve biçimi küçük bir güneşi andıran nergis çiçeğiyle ifade edilmiştir.
  • Aldığı spiritüel tesir, burada, tesirin tüm tradisyonlarda en çok kullanılan sembolü olan, içtiği su ile simgelenmiştir.
  • Ölen çiçeğin ırmağa katılmasında ise, spiritüel tesirin kaynağı ile özdeş olma, spiritüel tesir zincirinin bir halkası olma simgelenir.


Nereus KızlarıNereus ve Doris'in kızları, elli tanedirler. Günlerini nakış, dikiş ile uğraşarak, şarkı söyleyerek, yüzerek geçirirlermiş.


NeritesNerites, Yunan mitolojisinde Nereus ile Doris'in oğlu olup güzelliği ile Afrodit'i kendine aşık etmiştir.
Afrodit tanrılar dağı Olympos'a çıkarken onu da yanında götürmek istemiş ancak, Nerites anne ve babasının memleketi olan denizi, tanılar dağına tercih etmiştir. Buna çok sinirlenen Afrodit onu kayaların üzerine yapışıp kalarak hareket edemeyen kabuklu bir deniz hayvanına çevirmiştir.



Odiseas

Odisseas, Yunan mitolojisinde İtaka kralıdır. Laertes ile Antiklia'nın oğludur.
Odysseia, Truva'nın düşmesinden on yıl sonra Odysseus'un İthaka'ya evine dönünceye kadar maceralarını anlatır. İlyada 10 yıl süren Truva Savaşı, Odysseia, 10 yıl boyunca Odysseus'un başından geçenlerden ibarettir. İlyada, bir olayı, Odysseia ise bir kişinin destanını anlatır. Truva Destanında olaylar birbirini izleyecek şekilde anlatılır. Halbuki, Odysseia'da olaylar anılar, geriye dönüşler, atlamalarla canlandırılır. Batı dillerindeki Ulysses'nin türediği Latince Ulyxes, yiğidin bir Yunan lehçesinden alınmış adıdır.
Çok zeki bir adam olduğu varsayılır. Düşmanlarını zekası ve kurnazlığı ile yendi. Penelope ile evlendiği sıralarda Truva Savaşı başlayınca savaşa gitmemek için çeşitli bahaneler ileri sürdü ancak savaşa gitmek zorunda kaldı. Truva Atı fikri de Odisseas'a aitti.
Zeka tanrıçası tarafından çok sevilen kahraman Poseidon'un kinini kazandığından Truva dönüşü başına birçok belalar gelmiştir ve belalarla birlikte yaşadığı dönüş mitolojide bir nevi insanlığın öyküsü olarak bilinir, çünkü insanlara özgü zayıf yönler çerçevesinde gelişen olaylar anlatılır.



Odysseus ve Kirke (Kirki)


Odysseus'un Hikayesi
Odysseus (Ulysses, Ülis), kuzeybatı Yunanistan kıyılarının karşısında bulunan İthaka (İthaca, İthake) adasında doğdu. Babasının adı Learthes, anasının adı Antikleia idi. Yalan Autolykos'un kızı olan Antikleia'nın Learthes ile evlenmeden önce Sisyphos ile yattığı, Odysseus'un bu birleşmeden doğduğu da söylenir.
Odysseus'un gençliği, Aşilinki gibi hekim Kheiron'un yanında geçti. Birgün Odysseus, dedesi Autolykos'a konuk olarak gitti. Orada bir yaban domuzu avına katıldı ve bacağından yaralandı. İşte, Truva Savaşı sona erdikten sonra, bir on yıl daha türlü maceralar geçirerek İthake'ye döndüğünde, dadısı Eurykleia tarafından yaşlı Odysseus'un tanınmasını sağlayacak yara izi, budur.
Truva Savaşına katılmadan önce Odysseus, İthake kralı oldu. Babası Learthes'in oğlunu tahta nasıl geçirdiği pek anlatılmaz. Ama kral olunca bir eş seçmesi olaylı oldu. Hemen dünyanın en güzel kızı Helena'ya (Helen) talip oldu ama güzel kızın taliplilerinin çokluğundan ürkerek ondan vazgeçip, Helena'nın babasının kardeşi İkarios'un kızı Penelope'u (Penelopeia) istedi. Tyndereos'un ise Odysseus'un bu yaklaşımını önce beğenmedi. Odysseus ise Penelope'u almak için şartını söyledi. Tyndereos'u düştüğü durumdan kurtaracak, bulduğu çözümle kimse arasında kavga olmayacaktı. Bu arada Tyndereos'un kızını türlü prensler, krallar ve savaşçılar istiyorlar, türlü hediyeler gönderiyorlardı. Tyndereos da onların kalplerini kırıp bir felakete yol açmamaya çalışıyordu. Sonunda Tyndereos, Penelope'u vermeye razı olunca Odysseus fikrini söyledi: Kocasını Helena kendisi seçsin ama her kimi seçerse diğer tüm talipliler bunu sorun etmeyecek ve Helena'nın kendine seçeceği kocaya her zaman arka çıkmaya ant içecekti. Tyndareos, fikri beğendi ve iş kızın seçimine bırakıldı. İkarios önce herkesi yemin etmeye çağırdı. Herkes yemin etti, Odysseus dahil. Dünyanın en güzel kızı Helena, kocası olarak Agamemnon'un kardeşi Menelaos'u seçti. Herkes karara saygı duydu ve kabul etti. Herkesçe edilen bu yemin, ileride on yıl sürecek olan " Truva Savaşı "na yol açacaktı.


Odysseus'un İthake'den Ayrılması
Odysseus'un Penelope'yle olan evliliğinden Telemakhos isminde bir erkek çocukları oldu. Ama bu çocuk daha kundaktayken Helena'nın kaçırıldığı, kocası Menealos'un yardım istediği haberi geldi. Odysseus bu savaşa (Truva Savaşı) katılmamak için elinden geleni yaptı, Agamemnon'un ordusuna katmak üzere kendisini almaya gelen askerleri kandırmak için Odysseus, tarlasınına tohum yerine tuz ekiyor, sabana da öküz yerine kendisini koşuyor, deli taklidi yapıyordu. Askerlerin arasındaki Palamedes, bebek Telemakhos'u alıp sabanın geçeceği yere koydu. Ağzından tükürükler saçarak sürekli küfredip bağıran ve sabanı çeken Odysseus, sabanı biricik oğluna zarar gelmemesi için Telemakhos'un üzerinden aşırtınca yakayı ele verdi. Çaresizce zırhını kuşandı, eşiyle vedalaşıp mızrağını eline alıp askerlerin arkasına takılıp Agamamnon'un ordusunun bulunduğu Sparta'ya yürüdü. Böylece, Palamedes'e ileride korkunç bir öc almayla sonuçlanacak derin bir kinle sefere katılmak zorunda kaldı.


Odysseus'un Savaşa KatılmasıOrduya dahil olduktan sonra kendisi gibi savaşmaktan kaçan ve saklanan Aşili arama görevi verildi. Yanına birkaç kişi alarak, Aşilin saklanabileceği düşünülen yerleri ziyaret etti. Aşil, Skyros adasında Lykomedes'in sarayında saklanıyordu ve genç bir kız kılığındaydı. Odysseus, dilenci bir satıcı kılığında saraya girdi ve çeşit çeşit gösterişli kumaş ve elbiseyi ortaya döktü. Sarayda bulunan tüm geç kızlar satıcının getirdiği incik boncuk ve elbiselerle ilgilenirken Odysseus da kızları inceliyor ve Aşil acaba içlerinden hangisi diye düşünüyordu. Elbiselerin altından çok güzel işlemeli, büyük savaşçılara layık bir kılıç çıktı ve diğer kızlar elbiselerle ilgilenirken, Odysseus sanki saraya bir saldırı varmış gibi "silah başına" diye askerleri bağırttı ve saldırı borusu çaldırttı. Diğer kızlar odalarına kaçışırken Aşil refleksle eline kılıcı alınca kimliği ortaya çıktı. Odysseus, kral Agamemnon'un onu istediğini söylediyse de Aşil kabul etmedi. Odysseus onu ikna için yalana başvurmak zorunda kaldı. Eğer Aşil savaşa katılırsa orduların komutanı o olacaktı. Aşil savaşa katıldı ama orduların komutanı olamadı. Daha sonra Odysseus, Kıbrıs kralı Kinyras'a da elçi olarak gitti.



Jean Auguste-Dominique Ingres, Odysseus, Musée des Beaux-Arts, Lion, Fransa.


Savaştan Sonra OdysseusOn yıl sürecek olan Truva Savaşı nda Akha'lı Odysseus, savaşçı, ordu komutanı, danışman, elçi ve arabuluculuk gibi görevler üstlendi. Savaş süresince evinden on yıl ayrı kaldı. Savaş bittikten sonra on yıl daha evine dönemedi, toplam yirmi yıl evinden ayrı kaldı. Odysseus'un adı İlyada'da hemen her sayfada geçer. Odysseus'un Truva Savaşındaki belki en önemli görevi, Aşili saklandığı yerden bulup getirmesiydi. Çünkü kahinler savaşın onsuz kazanılamayacağını söylemişlerdi. Odysseus üzerindeki lanet ise ordunun Aulis şehrinden uygun rüzgâr bulup aylarca denize açılamaması sırasında gelir. Kahin Kalkhas'a bu durumun çözümü sorulduğunda ise, kahin şöyle der: "Tanrıça Artemis kendisine adanmış kutsal dişi geyiği av sırasında öldürdü diye Agamemnon'un ordularının açılmasını sağlayacak rüzgârları önlemekteydi. Agamemnon bu geyiği donanma toplanırken vakit geçirmek için Aulis civarında çıktığı bir avda öldürmüştü. Bu yüzden de Agamemnon'a kin duymaktaydı. "Artemis'in kızgınlığının geçmesi İphigenia'nın kurban edilmesine bağlıdır" der. Agamemnon kızını kurban etmeye yanaşmadı. Günler haftalar geçti ve özellikle Menelaos ve Odysseus'un ısrarları sonucunda istemeye istemeye kızının kurban edilmesine onay verdi. Agamemnon karısı Klytaimnestra'ya haber göndererek kızını istetti. Güya kızını Aşille nişanlayacaktı. Kurban olayından haberi olmayan Aşil bu hileye katıldı ama sonradan öğrenince olayı engellemeye çok çalıştı. Engellemede başarısız olunca da Agamemnon'a çok kızdı. Kızın kurban edilmesi ve bu işte Odysseus'un Aşili kandırması ilk lanettir. Odysseus'un üzerindeki ikinci lanet, Truva Şehrinin ele geçirilemeyeceğinin anlaşılması üzerine, parlak zekasını kullanarak tahta at fikrini ileri sürmesiydi. Atın yapımından sonra atın içine ilk girenlerden birisi de o oldu. Truva şehri düştükten sonra yakılıp yağmalandı. Yağmadan sonra ganimetler paylaşıldı. Fakat Aşilin yenilmezliğini pekiştiren Hephaisthos'un yaptığı güçlü silahlar kimde kalacak diye Akha komutanları arasında bir kargaşa yaşandı. Halbuki Thetis, Aşilden sonraki en yaman savaşçı kimse o alsın istemişti. O adam da Telemon'un oğlu Aias (Ajax) idi. Ama Agamemnon ile Menelaos ne yapıp edip bu benzersiz silahları Odysseus'a verdiler. Daha sonra, Akha yiğitleri belli süreler ve serüvenler geçirerek yurtlarına döndüler. İçlerinden çoğu öldü, bazıları evlerine dönebildi. Sadece Odysseus bir türlü evine dönemedi ve bir on yıl daha denizlerde süründü. Odysseus'un başına musallat olan bu ikinci laneti bazı mitologlar şöyle yorumlar. ""-Truva Savaşında Odysseus, Truva Şehrine dehlizlerden gizlice girerek, şehri koruduğu düşünülen Athena'nın bizzat büyülediği bir heykeli (Palladium) çalarak Agamemnon'a sunmuştu. Odysseus'un başındaki diğer lânetler; Truva Savaşı sırasında tezgah kurarak Palamedes'in taşlanarak öldürülmesi ve Rhesos'u uyurken atları için katletmesi diğer yaptıklarıdır. Ayrıca, Poseidon'un oğlu olan dev kiklop Polyphemus'un tek gözünü kör etmesi de başlı başına bir lânetti. Tüm bu lanetler Athena ve Poseidon tarafından kendisine türlü belalar şeklinde yollandı. Ama sonunda Odysseus 20 yılını evinden ayrı geçirdikten sonra lanetler Zeus tarafından kaldırıldı ve Odysseus sevgili karısına kavuşabildi."



Peter Paul Rubens. Odysseus ve Nausicaa. 1619, Alte Pinakothek, Munih, Almanya


Truva Savaşına katılmasına sebep olduğu ve oynadığı deli rolünü açık ettiği için Odysseus, Palamedes'e kin duyuyordu. Truva Savaşı sırasında Odysseus, Palamedes'in hayatına son vermek için bir plan yaptı. Truva'lı bir tutukluya zorla bir mektup yazdırdı. Mektupta Palamedes'e teşekkür ediyor ve tutukluluğunun sona ermesi için yolladığı altınları alıp almadığını soruyordu. Odysseus tutukluyu öldürdü ve mektubu alarak Palamedes'in çadırına gitti. Bir miktar altını çadırın içinde toprağa gizlice gömdü. Mektubun bulunması ve Agamemnon'a götürülmesi işini de tezgahladı. Agamemnon mektubu okur okumaz Palamedes'in çadırını arattı. Altın bulununca da Palamedes vatan haini olarak taşlanarak öldürüldü.

Odysseus on iki gemisiyle çok güzel bir havada, uygun bir rüzgârda yurtlarına dönmek üzere denize açıldı. Açıldıktan bir süre sonra çıkan kuvvetli bir fırtına Odysseus'un gemileriyle Agamemnon'un gemilerini ayırdı. Odysseus'un filosunda, kendisinden sonraki ikinci komutan olan Eurylochus, kıyı kıyı giderlerken ilerideki bir şehri gördü ve şehri yağmalama fikrini ortaya attı. Fikir Odysseus tarafından kabul edildi ve Trakya'daki (Bugün Bulgaristan'da bir bölge) olan Kikon'ların ülkesinde karaya çıktılar. Gelen savaşçıları gören halk şehri boşaltarak dağlara kaçtı. Herhangi bir koruması, kalesi ve suru bulunmayan İsmaros (İsmara, İsmarus) kentine girip yağmaladılar, yakaladıkları halkını öldürdüler ve yalnız Apollon'un rahibi Maron'u sağ bıraktılar. Ondan on iki küp İsmaros şarabını armağan olarak aldı. Bu şarap çok kuvvetliydi ve suyla sulandırılarak içiliyordu. Bu şarap sonraları tek gözlü dev Polyphemos'u sarhoş etmeye yarayacaktır. Yağma akşam bitince Odysseus adamlarına derhal gemilerine binip denize açılmalarını söyledi. Adamları ağız birliği ederek yemek yemeğe ve zafer sarhoşluğuyla şarap içmeye başladılar. Hepsi sahilde uyuyup kalınca sabaha karşı, toplu olarak dağdan inen Kikon halkının saldırısına uğradılar. Truva Savaşı sırasında Truva halkına yardım eden savaşçılarıyla birlikte Odysseus'un adamlarına saldırdılar. Odysseus acele olarak denize açılmak zorunda kaldı. Her gemiden altı kişi kayıp vermiş oldular.



Peter Paul Rubens. Ulysses Phaeacians adasında.
1630-1635. Palazzo Pitti, Galleria Palatina, Floransa, İtalya



Diğer Serüvenleri
  1. Lötüs yiyenlerin adasına gidiş
  2. Kykloplara gidiş
  3. Aiola Adası
  4. Yamyamlar
  5. Kirke Adası
  6. Hades
  7. Sirenler
  8. Syclla ve Charybidis serüvenleri
  9. Kalipso
  10. Alkinos'un Sarayı
  11. İthaka'ya Dönüş
  12. Penelope Testi

Odysseus Polifemus'un Mağarasında, Jakop Jordeans, Puşkin Güzel Sanatlar Müzesi, Rusya

Oedipus
Oedipus
(Yunanca Oidipous, "şişik ayaklı"; Latince Oedipus) veya Œdipus. Thebes'in mitolojik kralı, Laius ve Jocasta'nın oğlu. Babasını öldürüp, annesiyle evlenmiştir. Oedipus'un babası, Laius, öğrencilerinden birine tecavüz ettiği için Pelops tarafından lanetlenir: Laius'un yeni doğan oğlu Oedipus, babasını öldürecektir. Bunun üzerine Laius, oğlunun ayak bileklerini iplerle sardırır (Yunanca oidipous, "şişik ayaklı") ve Oedipus'un, kurtlara ya da kuşlara yem olması için ormana bırakılmasını emreder. Fakat yardımcısı, Laius'a ihanet eder ve küçük 'Edip'i götürüp bir çobana teslim eder. Çoban, Küçük Edip'i, çocukları olmayan Corinth kralı Polybus ve kraliçe Merope'ye (veya Periboea) armağan eder. Polybus ve Merope, Oedipus'u kendi öz çocukları gibi sever ve büyütür. Korint Kral ve kraliçesi oğulları Oidipus'la birlikte mutlu yaşarlar ta ki günün birinde bir şölen sırasında oldukça sarhoş bir davetli Oidipus'a "evlatlık" gözüyle bakana dek. Ertesi gün genç adam annesini, babasını sorgular, ikisi de inkar eder. Oidipus yine de kuşku içinde kalır. Bunun üzerine Delphoi'ye yola çıkar. Kahin onu horlayarak başından savar; sorusuna hiç değinmeden iğrenç bir geleceğin haberini verir: Oidipus annesiyle beraber olacak, zina ürünü bir soyu türeyecek ve kendisine hayat vermiş olan babasının katili olacaktır. Dehşete düşen Oidipus nereye gideceğini pek düşünmeden oralardan kaçar; bir daha asla Korint'e dönmeyecektir. Delphoi'den çıkarken dar bir yol ağzında arabaya binmiş, yanında da bir kaç hizmetçi bulunan bilinmedik yaşlı bir adama rastlar. Geçiş önceliği için çekişirler: Oidipus arabanın yanındean geçmekte iken yaşlı adam onun kafasının orta yerine iki kamçı darbesi indirir. Oidipus hemen sert karşılık verir: Sopası ile ihtiyarı yere yıkar, sonra da tanıkları öldürür. Artık yollarda başıboş dolanmaya başlar Thebai'ye varır. Bu şehrin üzerinde bir bela vardır.

"Şehrin dolayında dağlık bir buruna bir canavar, çiğ et yiyen Sfenks yerleşmiştir."
(Aiskhylos)

Sfenks yolcuları gözetleyip, her birine bilmecesini sorar; hiç kimse bilmeceyi çözemez, o da hepsini parçalayıp yer. Thebaililer her gün agoraya toplanarak bilmecenin cevabını bulmaya çalışırlar; kralları yeni öldürülmüş olduğundan kendilerini sfenksten kurtaracak olan kimseye sitenin tahtını da söz verirler. Oidipus oradan geçerken bilmece ona da sorulur:
"O hangi yaratıktır ki bir süre iki ayak üzerinde, bir süre üç, bir süre de dört ayakla yürür ve de, doğa yasalarına aykırı olarak, ayakları en çok olduğu zaman güçsüzdür?"
Oidipus söyle bir düşünür ve yaratığın insan olduğunu söyler: İlk çocukluğunda insan dört ayağı üzerindedir, emekler, saha sonra da iki ayağı üzerinde yürür, nihayet yaşlanınca da bir sopaya dayanır.

Sfenks sorusunun çözülmesiyle intihar eder. Thebaililer kurtarıcılarını alkışlar, onu kral yapar ve kraliçe ile evlendirirler. Şu halde Oidipus, Iokaste ile evlenmiştir. Ondan Eteokles ve Polineikes adlı iki oğlu, Antigone ve Ismene adında iki kızı olur. Sitede herkes onun mutluluğuna hayrandır. Birçok mutlu yıldan sonra Thebai'da veba salgını yaşanır, artakalan insanlar Oidipus'a tekrar onları kurtarmaları için yalvarır. Oidipus, Delphooi kahinine danışır; kahin ona orada mutluluk içinde yaşamakta olan günahkarı ülkeden kovmasını önerir. Oidipus eski kral Laius'a karşı işlenip cezasız kalmış olan cinayetin söz konusu olduğunu düşünür; suçluyu cezalandırmaya ant içer. Kör kahin Tİresias'a sorar, kahin açığa vurur ki, katil Oidipus'un ta kendisidir, o hem de kendi annesinin kocasıdır. Oidipus araştırır, Laius'un Delphoi'ye giderken öldürüldüğünü öğrenir ve aklına aynı yolda karşılaşıp öldürdüğü yaşlı adam gelir. Eş zamanlı olarak babası Polybos'un ölüm haberini alır ve haberi getiren ulak ona Polybos'un oğlu olmadığını açıklar. Öte yandan Oidipus, Iokaste'dan duyduğu bir öyküyü hatırlar: Iokaste'ın ilk kocasından bir çocuğunun ölmesi için ormana bırakılması. Oidipus ormana bırakılan çocuğun kendisi olduğunu anlar. Kehanet gerçek olmuştur. Günahları yüzünden kan ve kedere gömülen, herkes tarafından terk edilen Oidipus artık sadece kör bir dilencidir. Umarsızlık içinde Iokaste'in altın agrafı ile gözlerini oyar ve kızı Antigone'un izinde yollara düşer. Iokaste'de kendisini odasında asar.




Oedipus ve Sfenks, 1879. Stories from the Greek Tragedians, Alfred Church.




OinoneOinone Yunan mitolojisi karakterlerinden biridir.
Kebren (Değirmendere) ırmağının tanrısının kızıdır. Paris bu kızı sevmişti ancak, Aphrodite ona Helen'in aşkını aşılayınca bu peri kızını terk etti. Buna rağmen Troia Savaşı sonunda Paris ağır yaralandığında sevdiğinin yanına koştu ve onu iyileştirmeye çalıştı ama elinden bir şey gelmedi ve Paris öldü. Bunun üzerine Oinone kendini öldürdü.




OrestesOrestes (Yunanca Ὀρέστης), Truva Savaşı'nda savaşan Miken kralı Agamemnon ve Klytemnestra'nın oğludur. Çılgınlığı ve arınması, bir çok Antik Yunan oyununa ve efsanesine konu olmuştur.

İsmin KökeniOrestes, Yunanca oreivates ("ορειβάτης") kelimesinden gelir. Anlamı dağcı'dır. Metaforik anlamda ise dağları fethedebilen olarak kullanılır.

Homeros'un HikayesiHomeros'un hikayesinde Orestes, Tantalus ve Niobe ile doğrudan akraba olan Atreus'un lanetli evinin bir üyesidir. Truva Savaşı'na giderken iyi bir rüzgar için tanrıça Artemis'e dua eden Agamemnon, tanrıçanın işareti ile kızı İphigenie'yi kurban etmek ister, ancak karısı buna karşı çıkar. Yine de kararından vazgeçmeyen Agamemnon, kızını kurban ederken kızı tanrıça tarafından kurtarılır, yerine bir dişi geyik kurban edilir. Ancak Klytemnestra bu duruma çok kızmıştır. Agamemnon Truva Savaşı'ndayken, karısı Klytemnestra Agememnon'un kuzeni Aegisthus ile aşk yaşar. 12 yıl sonra kral savaştan döndüğünde, karısı onu öldürmeyi kafasına koymuştur. Çok sıcak karşıladığı kocasını, banyodayken bir balta ile öldürülür.
Bu sırada 12 yaşında bir çocuk olan Orestes, annesi ve sevgilisinden kaçıp Parnassus dağındaki Phanote'ye ve kral Strophius'a sığınır. 8 yıl sonra öldüğü söylentisi yayılır, ancak Orestes'in ölümünü haber vermeye gelen haberci gerçekte Orestes'in kendisidir. Annesi ve sevgilisini öldüren Orestes, arkadaşı Strophius'un oğlu Pylades ile şehirden ayrılır, ancak anne katili olması sebebiyle intikam ruhları erinyeler tarafından kovalanır. Atina'ya varan Orestes, bu şehirde Apollon ve Athene tarafından yargılanır ve beraat eder. Daha sonra Tauris'e gidip kız kardeşini İphigenie'yi bulması emredilir. Orestes son olarak Tauris'ten kız kardeşini kurtarır.


Erinyeler tarafından kovalanan Orestes'in pişmanlığı, William-Adolphe Bouguereau tablosu.

OrionOrion, Yunan mitolojisi'nde dev bir avcı.
Hakkında anlatılan efsanelerden bulunanlar, Yunan mitolojisinin ilk dönemi hakkında spekülasyonlara neden olmuştur. Poseidon'un oğludur. Eos, ona aşık olmuştu ve Artemis de onu göğe bırakmıştı. Orion, Artemis ile birlikte avlanmak için Eos'u bıraktı ve Artemis onu okla vurdu.


PandoraPandora "tanrılar armağanı" anlamına gelir. Yunan mitolojisinde ilk kadın, Zeus tarafından insanlığı cezalandırmak için hazırlandığına inanılırdı.
Efsaneye göre, Zeus kendinden ateşi çalıp insanlara veren Prometheus'un kardeşi Epimetheus'a balçıktan yapılmış tanrısal güzellik ve zekaya sahip Pandora'yı eş olarak gönderir. Epimetheus kardeşinin tüm uyarılarına karşı Pandora ile evlenir. Zeus, Pandora'ya evlilik hediyesi olarak topraktan yapılmış, çömlek benzeri bir kavanoz (yanlış yapılmış bir çeviri sonucu kutu olarak anılmaktadır) hediye eder ama bu kavanoz asla açılmamalıdır. Bir süre sonra merakına yenilen Pandora, kavanozu açar ve içinden tüm kötülüklerin dünyaya yayılmasına neden olur. Son anda kapar ve bu da `umut` olur. Pandora mutsuzluk ve dertlerin olmadığı dünyada yaşar fakat kadına özgü merakına yenilip kutuyu açar. tanrı ve tanrıçalar ona zeka,güzellik ve karşı konulmazlık vermiştir. hatta bazı oyunlarda(silkroad, god of war) pandora'nın ismi geçmektedir(pandora' s box).



Pandora'nın yaratılması.


Pandora John William Waterhouse, 1896.



Parthenope
Efsanelere göre sirenler büyülü şarkıları ile gemicileri etkisi altına alan ve gemilerinin kayalıklara çarpıp batmasına sebep olan perilerdir. parthenope ise Odysseia efsanesinde adı geçen sirendir. Odysseus çok zeki bir adamdı. Sirenlerin tehlikeli olduğunu biliyordu. Bu yüzden tüm gemi mürettebatının kulaklarını balmumundan tıkaçlar kullanarak tıkadı. Ama sirenlerin şarkılarını da çok merak ediyordu. Daha önce sirenlerin şarkılarını dinleyipte yaşamayı başaran bir insanoğlu olmamıştı.Bu yüzden kendisini geminin direğine bağlattı. Doya doya şarkıyı dinleyebilmek ama kendisinin ve adamlarının ölümüne sebep olmamak için.Parthenope usul usul gemiye yaklaşıp şarkısını söylemeye başladı. Ama gemi rotasından çıkmadan yoluna devam ediyordu. Bu sırada gemicilerin kulaklarını tıkadığını farketti. Üstelik direkte, onu büyük bir zevkle dinleyen bağlanmış bir adam bulunuyordu. Bu Parthenope'u çok öfkelendirdi. Nasıl bir insanoğlu ondan daha zeki olup onu bu kadar aşağılayabilirdi ki? Kendisini denize attıp intihar etti gururundan. Cesedi İtalya kıyılarına vurdu ve tam o noktada Parthenope şehri kuruldu. Şehrin bugün sahip olduğu isim Napoli'dir. Ve şehirde Parthenope isimli bir üniversite bulunmaktadır.
 
PenelopePenelope (Yunanca Πηνελόπη, Pinelopi), Homeros'un Odysseia destanında Odysseus'un eşidir. Odysseus'un yokluğunda saraya yerleşen erkekler arasından eş seçmesini ertelemek için gündüz ördüğü örgüyü gece sökmesi ile tanınır ve sadakat imgesi olan bilinir.Odysseus Tyndareos'un kızı Helene'ye talip olacakken, ondan vazgeçer ve akrabası Penelope ile evlenir.Bu çiftin Telemakhos adlı bir çocukları olur, ama o daha çok küçükken babası Troya savaşına gitmek zorunda kalır.Penelope'in çilesi o zaman başlar. Odysseia destanı başladığı sırada İthake sarayunın Penelope'ye taliplerle dolu olduğunu, bu güzel kadını almayı ve zengin krallığını ele geçirmeyi istediğini öğreniriz.Üstelik oğlu Telemakhos çocuk olduğu için saraya yerleşen ve onu sömüren bu taliplere engel olamamaktadır. O talipleri oyalarken annesi de başka bir yol bulmuştur. Taliplerine dokuduğu bezi bitirmesini beklemelerini ister ve ondan sonra evleneceği vaadini verir. Dokuduğu bezi her gece tekrar sökerdi ta ki 4 yıl sonra bu diğer taliplerce öğrenilene kadar. Kocası kadar akıllı ve kurnaz olan Penelope taliplere bir yarışma önerir.Kocasının yayını getirterek, onu gerip ok atmayı kim becerebilirse ona varacağını Odysseus'a bildirir ve böylecedestanın son sahnesine yani taliplerin öldürülmesine yol açan çareyi düşünür. Odysseus taliplerine yenince kendine eşine tanıtmakta zorluk çeker ve onu denemelere sokar. Odysseus karısının ne kadar akıllı ve şüpheci olduğunu anlar ve kavuşmalarını anlamlılaştırır.


PeneusYunan Mitoloji karakteri. Diğer adıyla Peneios.
Peneus, Oceanus ve Tethys'in oğludur ve mitolojide Yunan deniz tanrılarından biridir. Peneus, kuzey Yunanistan'da Teselya (Thessalia) bölgesinin deniz tanrısıdır.
Destana göre, Yunan Deniz Tanrısı Peneus'un kızı Daphne'ye, Apollon aşık olmuştur. Apollon'la birlikte olmak istemeyen Daphne babası Peneus'tan yardım ister. Peneus, Daphne'yi Defne ağacına dönüştürür ve Daphne sonsuza dek Defne ağacı olarak kalır.



Peneus'un Tanrısı Olduğu Teselya Nehri.



Perseus
Perseus, Yunan mitolojisindeki önemli kahramanlardan biridir. Herakles'in ataları arasında yeralan Argoslu bir kahramandır. Babası Zeus annesi ise Akrisios kızı Danae'dir. Perseus'un büyük babası Akrisios bir kahine gidip bir erkek çocuğunun olup olamayacağını sorar. Kahin ona kızı Danae'nin bir erkek çocuğu olacağını ve bu çocuğun onu öldüreceğini söyler.Korkuya kapılan ve kehanetin gerçekleşmesinden korkan Akrisios, yeraltına bronzdan bir oda yaptırarak kızını oraya hapseder. Zeus bronz odanın tavanıdaki bir yarıktan altın damlası şeklinde içerisi sızar ve genç kızla birlikte olur. Bu birleşmeden Perseus doğar.
Perseus, Athena tarafından Gorgolardan Medusa'yı öldürmekle görevlendirilir. Athena ve Hermes ona bu zor görevinde yardımcı olan tanrılardır. Perseus, Gorgoların (Stheno, Euryale ve Medusa) yerine gider. Onları uyurken bulur. Bu üç kızkardeş arasında yalnız Medusa ölümlüdür.Bu nedenle Perseus sadece onun başını kesip götürebileceğini anlar. Gorgolar, boyunları ejderha pullarıyla korunan, yaban domuzu gibi dişleri olan dişi canavarlardı. Bronz elleri ve altın kanatları vardı. Üstelik bakışları o kadar güçlüydü ki baktıkları her şeyi taşa çeviriyorlardı. Medusa'nın kesilen kafasından Pegasus (Kanatlı at) , Khrysaor adlı bir dev çıktı. Perseus medusanın başıyla Polydektesi taşlandırmıştır.Daha sonra medusanın başını Athenaya teslim etmiştir.Dönüş yolunda Andromeda'yla karşılaştı ve ona aşık oldu. Bu güzel genç kızın annesi Kassiepeia, Nereus kızlarından daha güzel olduğunu söylediği için Poseidon'u kızdırdı. Deniz tanrısı da bu bölgeye bir deniz canavarı musallat etti. Canavarı öldürmek koşuluyla kurban olarak sunulan genç kızı kurtaran Perseus, daha sonra kızla evlendi ve Tiryns kralı oldu(yunnaistan da antik bir kent)mutlu bir yaşam sürdü.



Perseus ve Andromeda.
 
PolidamasPanthoos'un oğlu ve Truvalı savaşçı,İlyada'da Hektor'la aynı gün doğdukları anlatılır. Truvalıların savaş planlarını hazırlayan kişidir.
Homeros;İlyada(11.57 ,12.88,13.756,17.40)


PolitesPolites, Yunan mitolojisinde Troya Kralı Priamos'la Hekabe'nin oğlu.
Truva Savaşı'nın ilk yıllarında Akhilleus'le karşılaşan kardeşi Troilos'un yardımına koşmuştur, Gemilerin yakınında yapılan çarpışmalarda büyük yararlılıklar göstererek Ekhios'u öldürmeyi başarmış ve yaralı kardeşi Deiphobos'u savaş alanından kaçırmıştır.



SemeleSemele, Yunan mitolojisinde Cadmus ile Harmonia'nın kızı. Zeus'tan Dionysos'u doğurduğuna inanılıdı.
Dionysos kültündeki diğer parçalar gibi Semele de Yunan değil, büyük bir ihtimalle Trako-Frigyalı bir kökene sahiptir. Ayrıca Semele'nin babası olarak geçen Cadmus'un efsanesi ise Cadmus'un Fenike'li bir kökeni olduğunu ortaya çıkarır.

olduğunu söyler. Yaşlı kadın halindeki Zeus'un kıskanç eşi Hera, Semele hamileyken ilişkiden haberdar olur. Yaşlı bir kocakarı şekline bürünen Hera Semele'ye arkadaşça yaklaşır ve onun güvenini kazanır. Böylece Semele sırrını açıklar ve kocasının, bebeğinin babasının ZeusHera Semele'ye inanmamış gibi davranır ve böylece Semele'nin zihnine şüphe tohumları eker. Merak ve şüphe içinde Semele Zeus'tan tüm tanrısal özellikleriyle karşısına çıkmasını ister, böylece onun tanrı olduğuna, gerçekten Zeus olduğuna inanacaktır. Zeus fikrini değiştirmek ve Semele'Nin bu isteğini geri çevirmek için uğraşsa da başaramaz ve Semele'nin ısrarıyla kendisini göstermeyi kabul eder. Fakat, faniler bir tanrıya ölmeden bakamayacakları için, Zeus'un tanrısal hâli karşısında Semele alevler içinde yok olur, ölür. (Ovid, Metamorfozlar III.308-312; Hyginus, Fabulae 179).
Bu sırada Zeus cenin halindeki Dionysos'u kurtarır ve bacağına diker. Birkaç ay sonra Dionysos doğar. Bunun yüzünden Dionysos bazen "iki kez doğan" olarak anılır. (Apollodorus iii.4.3; Apollonius Rhodius,iv.1137).
Büyüyünce Dionysos annesini Hades'ten kurtarır ve annesi Olympos Dağı'nın tanrıçası olur; 'Thyone diye yeni bir isimle. Romalı tanrıça Stimula'nın Thyone'nin dengi olduğu söylenir.



Jüpiter ve Semele, Ressam:Gustave Moreau.



Sisifos
Sisifos (Yunanca Σίσυφος; İngilizce: Sisyphus), Yunan Mitolojisinde, Yeraltı Dünyasında sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin en yüksek noktasına dek yuvarlamaya mahkum edilmiş bir kraldır. Sisifos ismi geleneksel olarak sophos (bilge) sözcüğüyle ilişkilendirilir; fakat bu ilişkilendirme bazı etimolojik problemler içermektedir.

ÖzgeçmişSisifos, Aeolus ile Enarete’in oğlu, Merope’nin kocası ve Ephyra (Korint) kentinin kurucu kralıdır, fakat sonraki kaynaklar Sisifos’un Antiklea ile birlikteliğinden Odiseus’un babası olduğunu ileri sürmektedir. Sisifos’un Melikertes onuruna ilk Isthmian oyunlarını düzenlediği rivayet edilir.
Sisifos denizcilik ve ticaretin gelişimine büyük katkıda bulunmuş, fakat konukseverlik kurallarını ihlâl ederek yolcuları ve konukları öldürecek kadar açgözlü ve hilekâr bir kraldır. Homerus’un aktardığına göre, Sisifos en hünerli insan olmasıyla ün salmıştı. Kuzenini baştan çıkarmış, erkek kardeşinin tahtını ele geçirmiş ve Zeus’un sırlarına –özellikle Zeus’un nehir tanrısı Asopus'un kızı Aegina’ya tecavüz ettiği sırrına ihanet etmiştir. Bunun üzerine Zeus, Hades’ten Sisifos’u cehennemde zincire vurmasını istemiştir. Sisifos Thanatos’tan kurnazca zincirin nasıl çalıştığını görmek için kendi üzerinde denemesini istemiş, Thanatos kendini zincirleyince Sisifos zinciri iyice sıkılaştırmış ve ardından Hades’i tehdit etmiştir. Bu durum kargaşaya ve bu süre zarfında hiçbir insanın ölememesine yol açmıştır. Bunun üzerine, rakipleri ölmediği için yaptığı savaşlardan keyif alamayan ve bu duruma bir hayli canı sıkılan Ares duruma müdahale etmiş, Thanatos’u serbest bırakıp Sisifos’u Tartarus’a göndermiştir.
Ancak Sisifos ölmeden önce, karısına kendisi öldüğü vakit adet olduğu üzere kurban sunmamasını söylemiştir. Böylece Sisifos, Yeraltı Dünyasında karısının onu ihmal ettiğinden yakınmış ve Yeraltı Kraliçesi Persefone’yi karısından görevlerini yerine getirmesini istemek için dünyaya dönmesine izin vermesi konusunda ikna etmiştir. Sisifos Korint’e varınca geri dönmeyi reddetmiş ve sonunda Hermes tarafından Yeraltı Dünyası’na geri götürülmüştür.


Sisifos'un Görevi ya da Sisifos'un Meydan Okuyuşu
Hilekarlığının cezası olarak Sisifos tanrılar tarafından büyük bir kayayı dik bir tepenin doruğuna yuvarlamaya mahkum edilmiştir. Sisifos tam tepenin doruğuna ulaştığında kaya her zaman elinden kaçmakta ve Sisifos her şeye yeniden başlamak zorunda kalmaktadır. (Odyssey, xi. 593). Resim Sisifos’un boş çabalarının canlı örneğidir. Bu ceza Sisifos’a Nehir Tanrısı Asopus’a kızı Aegina’nın yerini söylediği için verilmiştir. Zeus, Aegina’yı uzaklara götürmüş ve yapmış olduğu şeyden dolayı Sisifos’a öfkelenmiştir. (Edith Hamilton's Mythology, 312-313). Bundan dolayı, anlamsız veya bitmek tükenmek bilmeyen işlere İngilizce’de Sisyphean olarak tanımlanır. Sisifos antik dönem yazarları için ortak bir konudur ve Polygnotus adlı ressam Delfi’nin duvarlarına onun resmini yapmıştır.
Güneş tanrıcılığına göre, Sisifos her gün doğudan doğup batıdan batan güneşi simgelemektedir. Konunun diğer uzmanları onu dalgaların yükselişi ve alçalışının ya da hain denizin bir kişileştirmesi olarak görürler. Friedrich Gottlieb Welcker Sisifos’un bilginin peşinde boşa çaba harcayan bir insanı sembolize ettiğini ileri sürmüştür.
 
TantalosYunan mitolojik kahramanı.
Batı Anadolu'da bir Lydia kralıdır. Zeus ile Plouto'nun oğludur. Sipylos(Manisa) dağında hüküm sürüyordu. Atlas'ın kızı Dione ile evlenmişti. Paktolos ırmağının kızı Eurnassa da onun karısı idi. Pelops ve Niobe onun çocuklarıydı. Tantalos, tanrıların hoşgörüsünü kötüye kullandı ve müthiş bir azaba çarptırılır. Pindaros'a göre kendisini Olympos'a davet eden tanrılardan nektar ve ambrosia çalar, tanrılar ona iade-i ziyarette bulundukları zaman onlara, yemek için önlerine oğlu Pelops'un etini koyduğu yalanını söyler.
Tanrılar onu çenesine kadar su dolu yerde bulunmaya ama bundan asla içememmeye cezalandırırlar. Su içmeye her kalktığında su çekilir ve sadece üzerine bastığı zemin kalır. Ayrıca başının üzrinde binbir çeşit meyve asılıdır, ama yaşlı adam bunlara elini atar atmaz yel dalları kaçırarak meyveleri ondan uzaklaştırır.


TarasTaras, Yunan mitolojisinde Poseidon ve peri Satyrion'un oğlu. Mora yarımadasından güney İtalya'ya kadar seyahat etmiştir. Güney İtalya'daki Taras isimli Yunan koloni şehrinin kurucusu olarak anılır. Bu şehir Latince "Tarentum", bugün ise "Taranto" olarak adlandırılmıştır.
  • Ayrıca; bugün "Taras" Doğu Avrupa'da, özellikle Ukrayna'da, sıkça kullanılan bir isimdir.

Taras yunusbalığı üstünde, madeni para.



Telmessus
Bugünkü Fethiye şehrinin kahramanı. Apollon ile Fenike kralının kızlarından birinin oğlu idi.


TheseusTheseus (Yunanca: Θησεύς) Atina'nın efsanevi kralı. Annesinin Ethra, babasının Egeus veya Poseidon olduğu söylenir.
Theseus, İyonyanın baş kahramanıydı. Atinalılar onu büyük bir reformcu olarak kabul ediyorlardı. Attika'nın Atina önderliğinde siyasi bütünleşmesini sağlayan kişi olduğu kabul ediliyordu.
Efsaneye göre, Atina'nın kadim krallarından Egeus, çeşitli kadınlarla evlenmesine rağmen çocuk sahibi olamaz. Sonunda Troezen kralının kızı Ethra ile evlenir. Ethra, Egeus'tan, bir söylentiye göre ise yüzerken birlikte olduğu Poseidon'dan hamile kalır. Egeus çocuğun doğmasını beklemeden Atina'ya döner, ancak gitmeden önce sandaletini ve kılıcını dev bir kayanın altına bırakır ve Aethra'ya çocuğun büyüdüğünde kayayı kaldırıp emanetlerini alabileceğini, böylece hanedana mensup olduğunu ispatlayabileceğini söyler.




Theseus kayanın altından babasının kılıcını çıkarıyor, Laurent de la La Hyre'in resmi.



Theseus büyüdüğünde gerçekten kayayı kaldırır ve babasının emanetlerini alır. Annesi genç Theseus'a gerçek kimliğini açıklar. Bunun üzerine Atina'ya yola çıkan Theseus yolda pek çok yolkesen haydutu öldürür.
Çeşitli maceralardan sonra Atina'ya ulaşan Theseus, Egeus'a gerçek kimliğini açıklamaz. Ancak Egeus'un eşi Medea, Theseus'un veliaht olduğunu anlar ve kendi oğlu Medus yerine tahta geçmesinden endişe eder. Ölmesini sağlamak için kendisinden Maraton boğasını öldürmesini ister. Ancak Theseus boğayı yakalayıp Atina'ya kadar getirmeyi başarır ve kurban eder. Bunun üzerine Medea, Theseus'u zehirlemeye karar verir. Son anda Egeus kılıcı ve sandaletleri görerek Theseus'un oğlu olduğunu anlar ve zehiri döker.
Girit kralı Minos'a yenilen Atinalılıar, barış anlaşması gereğince dokuz yılda bir, Minotor adlı öküz başlı canavara yedi genç kız ve erkeği kurban etmek zorundadır. Theseus, canavarla savaşmaya gönüllü olur. Babasına eğer muzaffer olursa dönüşte beyaz bir yelken açacağını söyler.
Kral Minos'un kızı Arian, Theseus'a aşık olur ve Minotor'un içinde bulunduğu labirentten çıkabilmesi için ona bir ip yumağı verir. Theseus, Minotor'u çıplak elleriyle öldürür, Atinalı gençleri kurtarır ve ip yumağını kullanarak labirentten çıkmayı başarır. Arian'ı da yanına alıp Atina'ya yelken açar ancak Nakşa adasında mola verdiklerinde onu adada "unutur".
Theseus, Atina'ya yaklaştıklarında da beyaz yelkeni çekmeyi unutur. Kıyıdan koyu renk yelkeni gören baba Egeus, denize atlayarak intihar eder (Ege Denizi'nin adını bu olaydan aldığı söylenir).
Babasının trajik ölümünden sonra Theseus, Atina kralı olur ve Amazonlar'ın kraliçesi Antiope ile evlendir. Bu evlilikten oğlu Hippolitus dünyaya gelir. Ancak eşi bir savaşta Theseus ile birlikte savaşırken ölür. Bunun üzerine Theseus, Arian'ın kızkardeşi Faidra ile evlenir. Faidra, Hippolitus'a zalimce davranacaktır.
Efsaneye göre Theseus, Atina'dan ayrılarak hayatının son yıllarını Skiros adasında huzur içinde geçirir.




Theseus ve Minotor, çömlek, MÖ 6.yy.
Truvalı HelenTruvalı Helen, Yunan mitolojisine göre Truva savaşına neden olan dünyanın en güzel kadınıdır. Sparta kraliçesi Leda ile tanrı Zeus'un kaçamağından doğan bir kızdır. Dioscuri'nin kardeşi ve Clytemnestra'nın ikizidir.
Helen daha çocukken Yunan kralı Theseus tarafından kaçırılır ancak daha evlenecek yaşta olamadığı için kral onu annesi Aethra'nın yanına Aphidnae'ya yollar. Fakat Helen, ağabeyi Dioscuri tarafından kurtarılır, Dioscuri aynı zamanda Aethra'yı da esir alır. Helen evlenecek yaşa geldiğinde Yunanistan'daki bütün güçlü ve nüfuzlu erkekler onun peşine düşer fakat kalbi kırık damat adaylarının çıkaracağı sorunları düşünen babası kral Tyndareos, Odysseus'u dinler ve kızını istemeye gelen herkese Helen kimi seçerse seçsin, onun evliliğini ve mutluluğunu korumaya yemin ettirir. Daha sonra kral, Menelaus'ta karar kılar ve Helen onunla evlenerek ona Hermione isminde bir kız çocuğu verir.
Ancak, on sene kadar süren mutlu bir evlilikten sonra Helen, Truva prensi Paris tarafından kaçırılır (ya da onunla birlikte kaçar). Bunun üzerine kocası Menelaus diğer damat adaylarını, onlara yeminlerini hatırlatarak bir araya toplar ve tarihteki en büyük Yunan ordusu, Agamemnon komutasında efsanelere konu olacak savaş için Truva'ya gider. Truva'nın düşmesinden sonra Menelaus Helen'i de alarak geri döner ve ölene kadar beraber yaşarlar.





ZagreusZeus ile Persephone'nin oğlu. Zeus bir yılan şekline girerek Persephone'a yaklaştı ve birlikteliklerinden Zagreus doğdu.


İasonason (Yunanca Ιάσων), Yunan mitolojisinde altın postu arayan Argonotların önderidir. Yunanistan’da Yason (İason)’un başkanlığında kahramanlar bir araya gelirler ve “Altın Post”u ele geçirmek için Kolhida'ya gitmeye karar verirler. Argonotlar, “Argo” (bu geminin adından dolayı onlara Argonot denmiştir) adlı bir gemi yaparlar ve Kolhida'ya doğru yola çıkarlar. Uzun ve çok zor bir yolculuktan sonra Aiet’in güçlü ve zengin krallığına varırlar. Kral, Yunanlı kahramanları saygıyla karşılar ve gelmelerinin nedenini öğrenir. Aiet, İaosun’un şartlarını yerine getirmesi halinde “Altın Post”u Yunanlılara vermeye karar verir. İason önce ateş püskürten öküzlere boyun eğdirecek, başlarına boyunduruk geçirecek ve büyük bir tarlayı sürecektir. Sonra İason’un ejderhayı öldürmesi ve onun dişlerini toprağa ekmesi gerekir. Bu dişlerden savaşçılar çıkmaktadır. İason’un bu savaşçılarla savaşması ve onları yenmesi gerekir. Yunanlılar ancak bundan sonra “Altın Post”u alabileceklerdir. Bu şartları, Aiet’in dışında kimsenin yerine getirmesi mümkün değildir. Bundan dolayı kral İason’un öleceğinden emindir. Kralın kızı Medea’nın yardımı olmasa, Yunanlıların liderinin, Aiet’in şartlarını yerine getiremeyeceği açıktır. Kralın kızı, ilk görüşte İason’a âşık olmuş ve ona yardım etmeye karar vermiştir. Medea bir büyücüdür. Onun yardımıyla İason kralın şartlarını kolayca yerine getirir ve Aiet’den “Altın Post”u ister. Kral, Yunanlılara kimin yardım ettiğini hemen anlar ve “Altın Post”u vermeyeceğini açıklar. Bunun üzerine İason, postu ele geçirmeye karar verir. Ne var ki Medea’nın yardımı olmadan bunu gerçekleştirmesi olanaksızdır. Kralın kızı, postu bekleyen korkunç ejderhayı uyutur ve Yunanlılar “Altın Post”u ele geçirmeyi başarırlar. Hızla gemilerine binerler ve ülkeleri Yunanistan’a doğru yola çıkarlar. Medea da İason’la birlikte gider. Aiet, postun götürüldüğünü ve kızının kaçtığını öğrenir öğrenmez, hemen ordusunu toplar ve Yunanlıların peşine salar, ama askerler “Altın Post”u geri almayı başaramazlar.
İason'un geldiği yer Ordu'daki Yason denilen yerdir. Orada Yason kilisesi de vardir.



İfiklisİfiklis, Yunan mitolojisi karakterlerinden biridir.
Amphitrion ile Alkmene'nin oğludur. Alkides'in ikiz kardeşidir. Ancak, Alkides'in babası Zeus'tur. Zeus sevgilisinin ikinci bir defa doğum sancısı çekmemesi için Alkides ve İfiklis'in aynı zamanda doğmasını sağlamıştır.




İfis
  1. Kıbrıslı güzel Anaksareta'nın sevgilisi, Aphrodite onu kayaya çevirdi.
  2. Girit'li Ligdos ile Telethausa'nın kızı. Babası bir erkek evlet istediğinden, annesi herkese İphis'in bir erkek olduğunu söyleyerek kandırdı. Bir erkek gibi giydirilip erkek gibi yetiştirildi.Yaşı ilerleyipte evlenme çağına gelince kendisine aşık olan İanthe adında bir kızla nişanlandı. Annesi bu durum karşısında telaşa kapılıp bereket tanrıçası İsis'e yalvardı. Tanrıça ona acıyıp İphis'i güzel bir kızken yakışıklı bir delikanlıya dönüştürdü.
İnoBir adıda Leukothea olan İno Kadmos ile Harmonia'nın kızı, Kral Athamas'ın ikinci karısı idi. Athamas'tan Learkhos ve Melikertes adında iki oğlu oldu. Kardeşi Semele'nin ölümü üzerine henüz küçük yaşta olan Dianysos'u yanına alıp bakma isteyince Hera buna çok sinirlenip karı kocanın aklını başından aldı. Çıldıran İno oğlu Melikertes'I kaynar suyun içine attı. Kocasıda Learkhoz'u bir geyik olarak görerek av sırasında oğlunu vurdu. İno ne yaptığını fark edince oğlunun cansız bedenini kucağına alıp saraydan kaçtı ve bir kayalığın üzerinden kendini denize attı. Deniz tarıları bu kadına acıyıp onu Lekothea adında bir deniz tanrıçası oğlunu da Palaemon namıyla bir deniz tanrısı yaptılar.



İo
İo (Yunanca Ιώ), Yunan mitolojisinde nehir tanrısı İnahos'un kızıdır. İo'dan hoşlanan Zeus, onu eşi Hera'dan gizlemek amacıyla bulutlar arkasına saklar. Ancak Hera yine de şüphelenip olay yerine gelir. Bunun üzerine Zeus kendisini beyaz bir buluta, İo'yu ise bir ineğe çevirir. Aldanmayan Hera, ineği hediye olarak eşinden talep eder. Eşinden uzak tutmak adına onu Argos Panoptis adlı canavarın korumasında bırakır. Ancak Zeus Hermes'i yollayıp Argos'u öldürtür. Bunu başarmak için, Hermes, Argos'un uykuya dalıp 100 gözünden her birinin kapanmasını sağlar.
Bunun üzerine Hera, ineğe dönüşmüş İo'yu sürekli rahatsız etmesi bir sinek yollar. Kaçıp İstanbul boğazını (veya o zamanki adı ile "Bosporus" yani öküz geçidi), geçen İo, Prometheus ile karşılaşır. Kafkasyada zincirlenmiş olan Prometheus, İo'ya gelecekte insan haline kavuşacağını ve onun soyundan Herakles'in geleceğini haber verir. İo oradan Mısır'a geçer ve Zeus tarafından tekrar insana çevirildikten sonra Mısır kralı Telegonus ile evlenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder