17 Ocak 2011 Pazartesi

Duanın Ruhi cephesi

Safvet Senih/İbadetin getirdikleri

Tatmin edilmemiş sonsuz istek ve arzularımız şuur altına atılarak bizde umulmayan zamanlarda çeşitli buhranlara,çeşitli iç sıkıntılarına yol açar.Dua ile en gizli en mahrem duygularımızı dile getirir,içimizi boşaltır,ümidimizi kuvvetlendirir,korkularımızı hafifletiriz.

Dua ile benlik duvarlarını aşabiliriz,çünki dua engel ve uzaklıklar tanımaz,zaman mekanlar ona engel olmaz.dua ile sonsuz aczimizi yüce Allah'ın sonsuz Kudretine bağlama saadetine ereriz.duada kendi gücümüzle değil,Allah'ın sonsuz Gücüyle meydan okuruz.

Bugün korkunun ruhi olmadığını sandığımız birçok hastalıklarda ruhi tesirin büyük rolü olduğu anlaşılmıştır.bugün ruh ve beden tabebeti(psikosomatik)denen bir ilim ortaya konmuş ve bu alanda dikkate değer araştırmalar yapılmıştır.mesela Rebecca Beard'ın eserinden şu satırları okuyalım."Araştırıcılar kederin,herhangi bir heyecandan ziyade enerji sarfettiğini tesbit etmişler,şiddetli kederde beden kendine lazım olan enerjiyi sağlamak için kana bol miktarda şeker(glikoz) vermelidir,keder süresi aşırı dercede uzatılmazsa beden durumuna göre kendini ayarlar,fakat keder uzun süre içte saklanır ve beslenirse beden bildiği tek biçimde cevap vererek,bünye sarfiyatını daha fazla şeker vermekle telafi eder.heyecan karşısında bu tamamen normal bir faliyettir.işin anormal tarafı içte saklanan yani gönülde veya şuur altında tutulan kederdir ki;o takdirde vücut aylar veya yıllar boyunca kana durmadan kan şekeri yerleştirir.böylece pankreas üzücü duyguların gidişine ayak uyduramayarak yorgun düşer,hücreler vazifesini istenen şekilde yapamaz.şekerin yanmasına hizmet eden insülin yeterince kana verilmez sonuç olarak şeker hastalığı meydana gelir..bunun yanısıra tesiri fazla birtakım üzücü düşünce ve hadiselerin bizde meydana getirdiği heyecanların büsbütün körüklenmesiyle gereğinden fazla kan alan mide hücreleri proteinleri sindirmek için daha fazla asit klorhidrik salgılar.böylece fazla akan asit,midenin iç cepehesini tahriş eder,böylelikle ülser hastalığına yol açar.Sinir bozukluklarıda cabası..

Halbuki insan tesirinde kaldığı duygularını dua ve ibadetler ile yatıştırarak ve duyguları daha yüksek duygulara dönüştürerek şuur altını bundan temizler ve böylece hastalıklardan kurtulabilir,sürekli ve ısrarlı bir biçimde düşünme ve dua vasıtası ile inatçı benliğimizi yenerek bundan kurtulmayı başarabiliriz.

İbadet yapmamak ve dua etmemekten dolayı ruhları aç kalan nice insanlar vardır ki,medeniyetin bütün lüks ve konforu, ellerindeki servet ve imkanlar onları mesut edememiştir.iç huzurdan yoksun olan bu biçareler vicadanlarıyla başbaşa kalmaktan korkarlar.onların çılgınca eğlence ve kahkaları iç varlıklarında tutuşan yangını maskelese bile kendilerini için için kemirmekten asla kurtulamaz.Hatırdan hiç çıkarmamak gerekir ki ruhun da beden gibi birçok ihtiyaçları vardır.bu husuları gözden uzak tutan yanlış düşünce ve hükümler bugünün insanını buhranlara sürüklemede ve kıvrandırmakta,onu gönül huzurundan mahsun bırakmakta ve felaketine yol açmaktır.

İçimiz iman nuruyla parlamadıkça,ruh yaralarına merhem olan ilahi emirler yerine getirilmedikçe,ibadet ve dualarla içimizi aydınlatmadıkça ne içimizin kasveti kaybolur,nede dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşabiliriz.

Bugün birçok hastalıkları meydana getiren çeşitiı mikroplar keşfedilmiştir.bazen yıllarca bu mikroplarla beraber yaşarız,hastalanmayızda acaba neden günün birinde onun pençesi altında kalırız.?çünki oana kadar vücudumuzun savunma makanizması mikropları altedecek durumda idi,peki şimdi niçin bedenimizin direnci birden azaldı..?ruh ve beden tabebeti(psikomatik)bunu da ruhi sebeblere bağlamaktadır.şöyleki:çeşitli ruhi gerkinlikler,korkular,imansızlık ve ümidsizlik; vücut müdafasını üzerine alan hücrelere tesir ederek adeta onların direncini felce uğratır,böylece meydan mikroplara kalıyor.şavaşı kaybediyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder