27 Kasım 2010 Cumartesi

Duâ ederken Yaptığımız hatalar

Dua ederken insanların bazısının düştüğü birçok hata vardır. Bu hatalar duada haddi aşma babına girer. Bunlardan bazısı:

1) Duanın Şirk Olan Bazı Tevessülleri İçermesi
Yani; Allah’ın dışında bir insana, bir taşa, bir ağaca veya bir cine dua edilmesi gibi. Bu nevi dua haddi aşmanın en çirkinidir. Çünkü dua ibadettir, ibadeti başkasına sarf etmek ise şirktir. Şirk ise, Allah’a asi olmada günahların en büyüğüdür.

2) Duanın Bid’at Tevessülleri İçermesi

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zatı veya makamı ile tevessül etmek gibi. İşte bu şekil tevessül etmek bid’at bir tevessüldür. Dinin binası, ittiba üzeredir; bid’at üzere değildir. Çünkü bid’at küfrün postacısıdır.

3) Ölümü Temenni Etmek
Bazı insanlar bela arttığı zaman veya katı şartlarla karşılaştığı zaman, Allah’tan kendisini vefat ettirmesini ister, bu hatadır.

Enes (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

‘Sizden hiç kimse, başına gelen bir zarardan dolayı ölümü temenni etmesin. Eğer mutlaka ölümü isteyecekse şöyle desin: Ey Allah’ım! Yaşamam benim için hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat, ölüm benim için hayırlı ise beni vefat ettir’ buyurdu.”

Buhari 5712, Tirmizi 978

4) Duanın -Hâşâ- Allah’ı Sınama Cihetinde Olması

Allah duamı kabul ediyor mu, etmiyor mu, dua edip deneyeceğim demek gibi.

5) Dua Eden Kimsenin Maksadının Bozuk Olması
Yani insanlara övünmek yahut masiyetlerde kullanmak için Allah’tan mal vermesini istemesi veya malının çoğalmasını istemesi gibi.


6) Duanın Kabul Edileceğinde Ümitsizliğe Düşmek
İnsanlardan çoğu, çaresi yok ve şifasız zannedilen kötü bir hastalığa yakalansa, Allah’tan ümidini keser. Allah’ın halleri değiştirmeye kadir olduğuna inançsızlığı sebebiyle de duayı terk ederek Allah’a sığınmaz.

Herhalde şeytan, bu durumdaki kimselerin kalbine dua etmeme ve duanın tedavi için faydası olmayacağı vesvesesini atmaktadır. Sanki onların durumu Allah korusun kanser hastalığına yakalanan kimselerin durumu gibidir ve genelde onların dua etmediğini görürüz.

Bu hastalığın tehlikeli olduğunu ve genelde ölümle sonuçlandığını, dolayısıyla duanın kendisine fayda vermeyeceğini sanır. Belki akrabaları da aynı sebeple hastaya dua etmemektedirler. Bu hareket dua babında bir hatadır.

Bu Allah’a karşı bir ümitsizlik, O’nun veçhinin celaline ve sultasının azametine yakışmaz bir gaflettir. Allah’ı tenzih ederim. Bunlar Allah’ın her şeye kadir olduğunu, işlerin hallinin O’nun elinde olduğunu ve O’nun bir şeye “OL!” dediği vakit o şeyin mutlaka olacağını bilmezler mi? Zararı yazanın, onu gidermeye gücünün yeteceğini ve Allah’ın o kimseye şifa verebileceğini bilmezler mi? Yahut kulun başına gelen bazı sıkıntıları onunla hafifleteceğini bilmezler mi? Yahut bu duanın fazileti sebebiyle, o kimseyi sağlıklı iken bulamadığı hoşnutluk, sebat ve itminan halleriyle rızıklandıracağını bilmezler mi?

Kısırlık veya çocuğun gecikmesi ile imtihan olunan kimselerden bazıları da böyledir. Onlardan kimisi, salih bir zürriyet vermesini isteyip Allah’a dua etmekten yüz çeviriyor.

Bu husustaki gerekçeleri, bunun kendilerine yazılmış bir kader olduğu ve bu iş için duaya gerek yoktur; onun peşine düşmenin hiçbir faydası bulunmamaktadır...(!) iddialarıdır.

Müslüman bir kimseye böyle bir söz yakışmaz. Allah (Azze ve Celle) kısırlığı ve çocuğun gecikmesini takdir etmiştir. Allah insana çocuk bahşetmeye kadirdir. Emir Allah’ın emri, kader Allah’ın kaderidir. Müslüman kardeşim! Allah’ın rahmetinden ümit kesme. Zekeriyya (Aleyhisselam) şöyle demişti:

“Rabbim, bana katından temiz bir zürriyet bağışla, sen duaları işitensin.”

Âl-i İmran 38

Allah-u Teâlâ da ona icâbet etmişti. Bunların tamamı, Zekeriyya (Aleyhisselam) yaşlılığın son haddine ulaştığı ve hanımının da kısır olduğu halde gerçekleşti.

Çocuklarının ıslahından ümit keserek onların lehine, düzelmeleri için onlara duayı terk eden bazı anne ve babaların durumu da aynıdır. Bu durumdaki bir baba:

“Ben çocuğumun ıslah olmasından ümidimi kestim ve onun için dua etmekten de vazgeçtim.” der.

Subhanallah! Allah’ın rahmetinden ümit mi kesiyorsun? Sen bilmiyor musun ki, babanın oğlu için yaptığı dua kabul edilir ve hayırlı dua bir zaman sonra da olsa o kimseye ulaşır.

7) Duayı Gayb İlminde Sâbık Kaderin Yazıldığına Dayandırarak Terk Etmek

Bu bir hatadır. Bu düşüncede şeriatın emrini iptal etmek vardır. Kul, hakkıyla düşünse, duanın Allah’ın geçmiş ilminde kendi için yazılıp takdir edilmiş şeylerden olduğunu bulurdu. Kulun dileğini verse de vermese de Allah (Azze ve Celle) kulun kendisine yoksulluğunu bildirmesini, ihtiyacını izhar etmesini sever ve ona bundan dolayı sevap verir.

İnsanlardan çoğu bu edepten yoksun olarak zâhir sebeplere yapışmayı terk ediyor ve:

“Geçmişte bu hacet benim için takdir edilmişse duaya ihtiyaç yoktur; eğer o hacet geçmişte benim için takdir edilmemişse onu tedarik için duanın faydası yoktur” diyorlar. Oysa Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Eğer sizin duanız olmazsa Rabbim niye size değer versin.”

Furkan 77

Allah, bir kimsenin kaderinde yazılmış şeylere dayanmamasının ve her durumda dua etmesinin kulun Rabbine karşı edeplerinden olduğunu haber verdi. Şüphesiz kul kaderinin olumlu veya olumsuz olduğunu bilemez. Nebiler ve Salihler Rablerine dua etmişler ve takdir edilmiş kaza ve kader gibi şeylere bakmamışlardır. Allah-u Teâlâ şöyle buyurarak onları örnek almamızı emretti:

“Sen onların yoluna uy.”

En’am 50

8) Ey Allah’ım! Senden Kaderimi Geri Çevirmeni İstemiyorum, Ancak Kaderimde Lütuf İstiyorum, Şeklinde Dua Etmek Hatadır

Bize kaderin hayra çevrilmesini istemek caiz kılınmıştır. İnsana isabet eden her bela kendi kaderindendir. İnsan buna teslim olup duayı terk mi eder? Yoksa Allah’ın kaderini Allah’ın diğer bir kaderi ile telafi mi eder?

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:

“Beni hükmettiğin şeylerin şerrinden koru.”
Ebu Davud 1425, Nesei 1744
Anlamındaki meşhur duada da geldiği gibi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

“Kaderi duadan başka bir şey geri çeviremez.” buyurmuştur.

Tirmizi 2225, Ahmed 22476

Kul duanın şartlarını yerine getirip mânileri kaldırdığı vakit ziyana uğramaz ve duanın kabul olması Allah katında garantilenmiş olur. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Kullarım sana beni sorarlarsa, ben onlara yakınım, bana dua ettiği vakit dua edenin duasını kabul ederim. Bana icabet etsinler, bana iman etsinler umulur ki doğru yolu bulurlar.”

Bakara 186
Bir insan: Ben dua ettim, sonra yine birçok kez dua ettim ama bana icabet olunmadı dese, bu kimseye: ‘Biz seni Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sakındırdığı gibi acelecilikten sakındırıyoruz’ deriz.

Sonra bu kimse bilmez mi ki, Allah-u Teâlâ dua etmesi sebebi ile istediği şeyler mukabilinde kötülükleri def eder. Bilmez mi ki, buna mukabil ona başka hayırlar verir.

Bilmez mi ki, hayır bazen icabetin gecikmesindedir. Yahut Allah-u Teâlâ o kimseye duaya devam etmesi için icabeti geciktirmiştir. Bu sebeple de onun sevabını kat kat artırır. Bunların dışında hakikatini sadece Allah’ın bileceği daha nice büyük hikmetler olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder